Yıl: 2001/ Cilt: 3 Sayı: 1 Sıra: 3 / No: 98 /     DOI:

İşletmelerde Çıkar Çatışmasından Kaynaklanan Etik Sorunlar
Yard.Doç.Dr. Birgül ŞİMŞEK
Muğla Üniversitesi - İ.İ.B.F. - Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü

İşletmelerde yaşanan etik sorunların en belirgin nedeni, var olan çıkar çatışmalarıdır. Yaşanan çıkar çatışmaları sonucu ortaya çıkan etik sorunlar ise o işletmenin imajını zedelemekte ve piyasadaki konumunu olumsuz etkilemektedir. İşletmelerdeki etik sorunları en aza indirmek için öncelikle bu çıkar çatışmaların iyi kavranılması gerekmektedir Yani kişilerin bireysel etik değerleri ile örgütlerin ve toplumun değerleri arasındaki çatışma sonucu etik sorunlar oluşmaktadır. Öyleyse temelde var olan aslında etik çatışmadır. Çıkar çatışmalarına göre etik sorunları üç başlık altında incelemek mümkündür. Bunlar aşağıda kısaca incelenmektedir.
 
Kişisel-Örgütsel Düzeyde Yaşanan Çatışmalardan Kaynaklanan Etik Sorunlar
 
Etik çatışmanın birinci boyutu, kişisel-örgütsel düzeyde yaşanan çatışmadır. Bu çatışma şekli, bir kişinin bireysel etik değerleri ile örgüt ve örgüt içindeki diğer kişilerin etik değerleri arasında bir farklılık olduğunda görülmektedir. Örneğin, bir kişi firmasının ürettiği bir ürünün reklamının Playboy ve Penthouse dergilerinde yayınlanmasına kendi etik değerleri açısından karşı çıkabilir. Fakat, işletme politikası bunu gerektirebilir. Bu örnekte, örgütsel değerler doğrudan, bireyin kişisel değerleriyle çatışmaktadır . (Ferrel ve Fraderick, 1994, s.157.) Bu durumdaki bir birey (veya yönetici) bireysel etik değerleriyle, örgütsel etik değerler arasında bir ikilem yaşamaktadır. Kişiler genellikle, örgüt içerisinde tamamen bir sosyalleşme sürecinden geçmeden önce böyle sorunlarla daha sık karşı karşıya kalabilmektedirler. 

Sonuçta, kişisel değerlerin evrensel olmadığını ve herkesin etik değerlerinin farklı olmasının doğal olduğunu söylemek mümkündür. Bu  nedenle, bir örgütte oluşturulan örgütsel etik değerlere uyum, büyük ölçüde bir tercih sorununu ortaya çıkarmaktadır. Bireysel-örgütsel düzeydeki çatışmanın diğer bir nedeni özellikle son yıllarda değişen teknoloji sayesinde çalışanların çevreyle daha fazla ilgilenmeleridir. Artık çalışanların yöneticilerden beklentileri farklılaşmaktadır. Çalışanlar iş güvenliği sağlayan bir çalışma ortamına olan taleplerini daha açık dile getirmektedirler. Buna ek olarak, işyerinde özgür konuşma, özel hayatın gizliliği gibi hakları konusunda da daha hassastırlar ve örgütleriyle (dolayısıyla yöneticileriyle)  çatışma içine girebilmektedirler. Pek çok kişi, çalışma saatleri dışındaki davranışlarının yöneticileri ilgilendirmediğine, içki ve alkol kullanımını ölçen testlerin ise kişisel gizliliği kısıtladığına inanmaktadırlar. Oysa yöneticiler açısından özgür konuşma, çalışanların işletme içi bilgileri dışarı sızdırması demektir. Ayrıca  yasadışı ya da etik-dışı davranışlarından dolayı yöneticilerin örgüt-dışı gruplara, hükümete rapor edilmesi demektir. Daha açık bir anlatımla çalışanların özgür konuşma hakkı, yöneticilere göre bir ihbar veya gammazlama demektir . (Ferrel ve Fraderich, 1994., s.151.) Nitekim, yapılan çalışmalardan anlaşıldığına göre, en çok çatışma da bu alanda yaşanmaktadır. Böylece, işletmelerde gerginliklere tanık olunmaktadır. Yapılan bir araştırmada yöneticiler, çatışmanın kökenleri açısından incelenmiştir . (Vitell ve Festervand, 1987,  s.114.) 

 
Sonuç olarak, çatışmanın genellikle işletme ilişkileri ve uygulamalarından ortaya çıktığı görülmektedir. Çıkar çatışmasının ortaya çıkmaması için, kişilerin bireysel özel çıkarları ile işletme çıkarlarının birbirinden ayrılması gerekmektedir. Genel olarak bu nedenle, yöneticiler ve çalışanların rüşvet alıp vermesi, kişisel ödemeleri kabul etmesi, hediye alması etik-dışı birer davranış olarak kabul edilmektedir. 
 
İşletmelerde bireysel-örgütsel düzeyde yaşanan çatışma sonucu ortaya çıkan etik sorunlara, rüşvet, adam kayırma, işletme fonlarını zimmetine geçirme gibi davranışlar örnek olarak verilebilir. Tüm bu davranışlara genel olarak yolsuzluk (corruption) da denildiği görülmektedir. Yolsuzluk kavramı son derece aşağılayıcı ve küçük düşürücü çağrışımlar yapmaktadır. Bu kavramla ilgilenenlerin çoğunun üzerinde ortak olarak uzlaştıkları nokta, yolsuzluğun toplumun ileriye dönük değişimini ve ekonomik gelişmesini engellediği varsayımıdır. Yolsuzluğa bir takım çıkarlar sağlama aracı olarak bakılması ile birlikte bu tür faaliyetler büyük bir artış göstermiştir. (Aktan, 1994, s.30)

 
Yolsuzluğun bir türü olan rüşvet, kişisel çıkar için görev ve yetkinin kötüye kullanılmasıdır. Rüşvet birkaç değişik şekilde olabilir. Birincisi, yasal olan işlemlerin daha hızlı ve süratle yerine getirilmesi için görev ve yetkiyi kötüye kullanmaktadır. Diğer şeklinde ise, yasal olmayan işlemlerin yerine getirilmesi için bir çıkar karşılığında görev ve yetkinin kötüye kullanılması şeklinde olur .( Aktan, 1997, s.1064-75.)Yolsuzluk olgusunun bir takım karakteristikleri vardır. Bunlar kısaca şöyle sıralanabilir:
  • Yolsuzluk olayına daima bir’den fazla insan karışır. Hırsızlık veya işletme fonlarından zimmete para geçirme tek kişiyle olabilir. Ama yolsuzluk olgusunun kahramanının tek kişi olması hemen hemen imkansızdır. Örneğin, bir kişi görevli olarak yaptığı bir yolculuğa ait masraflarını fazla göstererek bunu tek başına gerçekleştirmiş gibi görünebilir. Oysa bu kişiye, şişirilmiş faturaları temin eden kimseler ve bu faturaları çoğu kez bile bile kabullenen üstleri de bu yolsuzluk olayının içinde yer almış olurlar. 
  • Yolsuzluk, genellikle gizliliği gerektirir.
  • Yolsuzluk olgusu, karşılıklı sorumlulukları ve karşılıklı çıkarları içerir. Sorumluluk ve çıkarların parasal olması zorunluluğu yoktur. 
  • Yolsuzluk olgusunun içinde bulunan kişiler, yasalarla açıkça çatışmaktan kaçınarak, bu girişimlerini kapatacak bir takım yasal işlemlere sığınırlar. 
  • Yolsuzluk olgusu, kişisel çıkarların, kesinlikle örgütsel ve toplumsal çıkarlara üstün tutulması esasına dayanır .( El-Abbas, 1998, s.27-29) 
 Bu liste uzatılabilse de, belli başlı karakteristikleri bunlardır. Her ne kadar yolsuzluk olayları hem etik-dışı, hem de yasa-dışı olarak kabul edilmişse de, bazı yöneticilerin bunları savunduğunu görmek mümkündür. Özellikle çok-uluslu şirketlerde rüşvet olgusuna farklı yaklaşıldığı görülmektedir. Bir ülkede rüşvet olayı hiç yaşanmazken, başka bir ülkede, rüşvet vermeksizin işlerin yürütülemediğine tanık olunmaktadır . (Fraderick, 1995, s.542-547).Yöneticiler, rüşvet vermek suretiyle istediklerini kısa sürede elde edebileceklerini, bunun ise rüşvet vermeyip kırtasiyecilik içinde boğulmaktan daha iyi olduğunu ifade etmektedirler .(Weiner,  1962.)
 
 Rüşvet verme olayını iki açıdan ele almak mümkündür. Birincisi, hakkını elde edebilmek için verilen rüşvettir. Bu durumda, rüşvetin verilmesi adeta zorunlu bir hal almıştır. Rüşvet verilmemesi durumunda ise o iş yapılmayacaktır. Tabii ki, diğer kişilerin haklarını kısıtlamamak temel koşuldur. Eğer böyle bir durum söz konusu olursa bu tür rüşvet verme de kesinlikle etik-dışı olarak kabul edilecektir. Örneğin, büyük miktarda rüşvet ödemek suretiyle başkasının kazanacağı bir ihaleyi kendi lehine çevirmek, başkasının haklarına tecavüz olduğu için kesinlikle etiğe uygun  bir davranış olmayacaktır. Bu da rüşvet olayının diğer boyutudur . (El-Abbas, 1998,s.34-35.)
 
 Kişisel-Toplumsal Düzeyde Yaşanan Çıkar Çatışmasından Kaynaklanan Etik Sorunlar
 
 Çıkar çatışmasının ikinci boyutu kişisel-toplumsal düzeyde yaşanan çatışmadır. Bu çatışma şeklinde, kişisel değerlerle toplumsal değerler arasında bir farklılık bulunmaktadır. Toplumsal değerlerden farklı değerlere sahip kişiler, bazen sapkın olarak da nitelendirilmektedir. Eğer bu kişiler, toplumun değerler sistemine karşı gelecek olursa, toplum dışına itilebilir, hatta bazı durumlarda yasal olarak suçlanıp hapse de atılabilirler. Çünkü toplumsal değerler genellikle yasalar ve düzenlemelerde de yer alırlar. Eğer toplum yasal olmasına karşın, bir eylemin etik-dışı olduğuna inanıyorsa, bu davranışın yasadışı olarak tanımlanmasını da isteyebilmektedir. Bazen de ülkelerin farklı değerlere sahip olması etik-dışı davranış tanımını zorlaştırmaktadır .(Ferrel ve Fraderich, 1994,s.153.) Sonuçta bir kültürde etik açıdan onaylanan bir davranış, diğer bir ülkede etik-dışı olarak tanımlanabilir.
 
 Kültürel değerlerin bir boyutu olan etik değerlerin kişisel ve toplumsal düzeydeki bu farklılığı sonucunda etik çatışma yaşanabilmektedir. ( Lee, ,s.511-22)   Diğer yandan bazı kişiler de, bu etik bozulmanın kişilerin değerlerinden çok toplumsal değerlerdeki etik bozulmadan kaynaklandığını savunmaktadırlar. Bu görüşe göre, kişisel değerler toplumsal değerlerin bir parçasıdır. Bu nedenle, eğer toplumsal değerler kişinin bireysel çıkarlarını maksimize etmeyi teşvik ediyorsa, yani bencilliği onaylıyorsa, sonuçta bireyler de aynı değerleri kabul edecektir. Hatta toplumun tümünü kendi çıkarı için feda edebilecek bireyleri ortaya çıkaracaktır. Ayrıcalığın bir hak olarak görüldüğü bir ülkede ise yolsuzluğun görülmesi doğaldır . (Kılıçbay, 1994, s.25-27.)Yani bir bütün olarak toplumda etik açıdan değer erozyonunun olduğu bir yerde tabii ki etiğe aykırı davranış şekli bir etik olacaktır. Bu nedenle belki de öncelikle toplumsal değerlerin sorgulanması ve bu bozulmanın nedenlerinin ortaya konulması gerekmektedir. Kısaca, kişisel–toplumsal düzeyde yaşanan etik çatışma, her iki grup arasında var olan değer, anlayış farklılığından kaynaklanmaktadır. Her ikisinin uyumlaştırılması sonucu bu çatışmanın ortadan kalkacağı düşünülebilir. Fakat her zaman değer farklılıkları olacağı için, bu çatışma da var olmak durumundadır. 
 
 Örgütsel-Toplumsal Düzeyde Yaşanan Çıkar Çatışmasından Kaynaklanan Etik Sorunlar
 
 Çıkar çatışmasının üçüncü boyutu ise, örgütsel-toplumsal  düzeyde yaşanan çatışmadır. Bir örgütte var olan normlar ve değerler, eğer genel olarak toplumda kabul görmüş değerlerle uyuşmuyorsa, yine bir çatışma meydana gelmektedir. Özellikle, bir işletme, piyasaya yeni bir ürünü sürerken toplumla karşı karşıya gelebilir. Toplumda bu ürüne yönelik olumsuz tepkiler oluşabilir. Örneğin bir otomobil üretimine karşı çıkabilir. Çünkü otomobil öncesi geleneksel ulaşım araçlarını benimsemiş olan kişiler, bu üretimi istemeyebilirler. Ya da her hangi bir ürünün reklamı söz konusuyken, toplumdaki bazı gruplar buna karşı çıkabilir. Örneğin alkol, sigara, içki reklamlarını yanlış bulduğu için bunları bazı gruplar protesto edebilir. Diğer yandan vejeteryan ve çevrecilerin bazı malları protestosu buna örnek gösterilebilir. İşte bu çatışma temelde, örgüt ve toplum arasında yaşanan bir etik çatışmadır. Böyle bir durumla karşı karşıya kalan bir işletmenin önünde ise üç seçenek bulunmaktadır. İşletme ya toplumla mücadele içine girecek, ya bu malı satmaktan vazgeçecek, ya da bu gruplarla uzlaşacaktır . (Ferrel ve Fraderich, 1994, s.151; 1992, s.831-841.)Uygulamada, daha çok uzlaşma yoluna gidildiği görülmektedir. 
 
 Sonuç olarak, işletmelerde yaşanan etik sorunların en büyük nedeni yaşanan çıkar çatışmalarıdır. Bu nedenle de işletme politikaların bu çıkar çatışmalarını minimum düzeyde tutacak şekilde oluşturulması ve uygulanması gerekmektedir. Bunun sonucu olarak da yaşanan etik sorunlar en az düzeye inebilecektir.
 
 
 KAYNAKLAR
  • Aktan, Coşkun Can; “Yolsuzluk Türleri, Siyasallaşma, Siyasal Patronaj, Rant Kollama, Rüşvet, Lobicilik, Korumacılık, Kayırmacılık”, Yeni Türkiye, S.13, 1997.
  • El-Abbas, Seyyid Hüseyin, Toplumların Çöküşünde Rüşvet, Çev. Cevdet Cerit , İstanbul, Pınar Yay., 1998.
  • Ferrel, O.C ve John Fraderick, Business Ethics, Ethical Decision Making and Cases,  2. Baskı, USA:Houghton Mifflin Comp., 1994.
  • Fraderick, Robert E., “Bribery and Ethics”, Business Ethics Readings and Cases in Corp.,Ed. Michael Hoffman veRobert Fraderick, 3.Baskı,USA: Mc Graw –Hill,Inc, 1995.
  • Kılıçbay, Mehmet Ali,“El Kirliyse Yıkanır, ya Toplum Kirliyse”, Türkiye Günlüğü, S.30 Ankara, Eylül–Ekim 1994.
  • Lee, Young-Ha, “Manager’s Work Values in Different Cultures: The Korea Electric Power Corporation”, The Handbook of Human Resource Management, Ed. Brion Towezs 2.Bas., USA, Blackwell Pub. Inc., 1996.
  • Napier, Nancy K., “Toward an Understanding of Cross–Cultural Ethics: A Tantative Model”, Journal of Business Ethics, S. 11, Netherland, 1992.
  • Osterfield, David; “Corruption and Development”, Journal of Economic Growth,,N.4’den özetleyerek çev.Coşkun Can Aktan, Türkiye Günlüğü, Ankara, Eylül-Ekim 1994.
    • Vitell, Scott J.–Troy A. Festervand, “Business Ethics: Conflicts, Practices and Beliefs of Industrial Executives”, Journal of Business Ethics, S.6 , Netherland,1987.
    • Weiner, Myran, The Politics of Scarcty, Şikago Ün. 1962.
    62037 kez görüldü, 4 kez indirildi.

    << --
     
    EBSCO
    PROQUEST
    CABELLS DIRECTORY
    INDEX COPERNICUS
    SOCIOLOGICAL ABSTRACTS
    ASOS Akademia Sosyal Bilimler Index
    Üye Girişi
    DUYURULAR/HABERLER
    Dergide yayınlanan yazılardaki görüşler ve bu konudaki sorumluluk yazarlarına aittir.
    Ampirik veriler, değerlendirme sürecinde hakem veya hakemler tarafından talep edilirse, yazar veya yazarlar ilgili verileri paylaşırlar.
    Bu verilerin bir başka çalışmada kullanılmaması esastır.
    © 2000 - 2024 İş,Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi