Yıl: 2004/ Cilt: 6 Sayı: 2 Sıra: 5 / No: 229 /     DOI:

Serbest Bölgelerin Ülkemiz Ekonomisindeki Yeri Ve Önemi
Öğr.Gör. Mehmet Emin ERÇAKAR
Uludağ Üniversitesi - Sosyal Bilimler MYO

Serbest bölgeler, dünyada özellikle ihracata dayalı kalkınma stratejisini tercih eden ülkeler tarafından ihracatı artırmanın en önemli araçlarından birisi olarak görülmüş ve kullanıla gelmiştir.(1) Serbest bölge uygulaması ile amaçlananlar; kalkınmaya uygun ortamı yaratmak, geleceğin sektörlerini seçip, teşvikleri onlara odaklamak, yani yatırımları gerçekleştirecek yabancı sermaye ile teknolojiyi ülkeye çekip, ülkenin dünya ekonomisinde söz sahibi olmasını sağlamaktır.

Serbest bölge ile ilgili tanımlar, literatürde çok sayıda yer almakla birlikte, aşağıda yer alan tanımlamalar, en çok kabul görenleri ve en yaygın kullanılanlarıdır. Buna göre serbest bölge; "bir firmanın çeşitli ithalat-ihracat kısıtlamalarına maruz kalmaksızın dünya pazarında yoğun rekabete girebilmesine olanak sağlayan endüstriyel park ve transit yükleme merkezi" olarak kabul edilmektedir (2).

Diğer bir tanıma göre serbest bölge; "bir uluslararası liman veya havaalanı yakınında kurulan, ülkenin gümrük alanından özel araçlarla ayrılmış bir bölge içine ithal malların gümrüksüz olarak getirilebildiği, depolanabildiği, çeşitli işlemlerden geçirilebildiği, üretim amacıyla kullanılabildiği ve malların ulusal gümrük alanına girmediği sürece gümrük vergisinin ödenmediği, diğer vergi vb. sınırlayıcı faktörlerin en aza indirgendiği belirli alanlar" olarak tanımlanmaktadır (3).

Bir başka tanıma göre ise serbest bölgeler; "bir ülkenin siyasal sınırları içinde olmakla beraber, gümrük sınırlarının dışında kalan, ihracatın artırılması amacı ile ülkenin diğer kesimlerine kıyasla üretim ve ticari faaliyetler için daha geniş teşviklerin tanındığı, o ülkede geçerli olan dış ticaret ile mali ve ekonomik alanlara yönelik devlet düzenlemelerinin tamamen veya bir kısmı ile ortadan kaldırıldığı bölgelerdir" şeklinde ifade edilmektedir (4).

Yine başka bir ifade biçimiyle de serbest bölgeler; "bir ülkenin dış ticaret rejimi için gerekli olan mevzuat ve kısıtlamaların kısmen veya tamamen uygulama dışı bırakıldığı, genellikle uluslararası bir liman veya havaalanı yakınında olan, milli sınırlar içinde bulunmakla birlikte, gümrük sınırları dışında kabul edilen ve esas itibariyle ihracata yönelik faaliyet göstermek üzere seçilmiş sınai ve ticari alanlardır" biçiminde ifade edilmektedir (5).

Tanımlardan da hareketle, özetle serbest bölge denildiğinde; "bir ülkenin ulusal egemenlik sınırları içinde bulunmakla birlikte, söz konusu ülkenin gümrük sınırları dışında kalan alandır" denilebilir. Dış ticaret ve gümrük ile ilgili yasa ve kuralların uygulanmadığı bu alanın sınırları kesin olarak belirlenmiştir, mal ve kişilerin giriş çıkışları belirli noktalardan ve kontrollü olarak yapılmaktadır. Serbest bölge; bir liman (hava/deniz) olabileceği gibi, bir kara parçası veya Andorra, Cebelitarık gibi küçük ülkelerin tamamı da olabilmektedir.

Ülkemizde serbest bölgelerin kurulmasına yönelik ilk hareket 1927 yılında kabul edilen 1132 sayılı "Serbest Mıntıka Kanunu" ile başlamıştır. Bu yasal düzenleme ile Ford Motor Company'ye tophane rıhtımında otomobil, kamyon ve traktör montajı yapmak üzere sözleşme ile 1928 yılında özel bir izin verilmiştir. Ancak bu uygulamadan beklenen yarar sağlanamadığı için daha sonra vazgeçilmiştir.

Daha sonraları 1946 yılında kabul edilen 4893 sayılı yasa ile doğrudan üretilen halı ve kilimlerle hayvan postlarının transit olarak Türkiye'ye ithal edilmesi ve gerek işlenerek gerekse işlenmeksizin ihraç edilebilmesi için "Serbest Yer" kurulması kararlaştırılmış, fakat bu uygulama da yürümemiştir. 1953 yılında kabul edilen 6209 sayılı "Serbest Bölge Kanunu" da aradan geçen uzun süreye rağmen işlerliğe konulamamıştır.

Serbest bölge kurulması fikrini hayata geçirmek üzere, 3 Kasım 1983 tarih ve 151 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (K.H.K.) ile Serbest Bölgeler Teşkilatı önce Başbakanlığa bağlı bir genel müdürlük olarak kurulmuş ve Serbest Bölgeler Yüksek Kurulu oluşturulmuştur.(6) 18 Haziran 1984 tarihinde yayımlanan 223 sayılı K.H.K. ile Serbest Bölgeler Teşkilatı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı'na (DPT) bağlanmış ve Ağustos 1984'de Serbest Bölgeler Başkanlığı kurulmuştur. Anılan Başkanlığın çalışmaları neticesinde, oldukça liberal düzenlemeler getiren 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu 15 Haziran 1985 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Serbest Bölgeler Başkanlığı daha sonra 1992 yılında Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı ve bilahare bu Müsteşarlığın Hazine Müsteşarlığı ve Dış Ticaret Müsteşarlığı olarak 1994 yılında ikiye ayrılması sonucu da Dış Ticaret Müsteşarlığı bünyesinde Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü olarak yerini almıştır. Türkiye'de serbest bölgeler konusunda düzenleme getiren esas kanun 15.6.1985 tarih ve 3218 sayılı "Serbest Bölgeler Kanunu"dur. Söz konusu kanun genel hükümleri ortaya koymakta, uygulamaya yönelik daha ayrıntılı hükümler ise, bu kanuna istinaden çıkarılan ve 10.3.1993 tarih ve 21520 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Serbest Bölgeler Uygulama Yönetmeliği"nde yer almaktadır.

Yaklaşık 50 yıldır kurulması istenen fakat, çeşitli idari engeller ve politik çekişmeler yüzünden bir türlü gerçekleşemeyen serbest bölge kuruluşu amaçları; temelde dış pazarlara açılma ve döviz gelirlerini çeşitli yollarla arttırmak olarak ağırlık kazanmış olmakla birlikte, ülkemizdeki serbest bölge uygulamasını ifade eden 3218 sayılı yasaya göre bu amaçlar Kanun'un 1. maddesinde; "Türkiye'de ihracat için yatırım ve üretimi artırmak, yabancı sermaye ve teknoloji girişini hızlandırmak, ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli şekilde temin etmek, dış finansman ve ticaret imkanlarından daha fazla yararlanmak üzere, serbest bölgelerin kurulması, yer ve sınırlarının tayini, yönetimi, faaliyet konularının belirlenmesi, işletilmesi, bölgelerdeki yapı ve tesislerin teşkili ile ilgili hususları kapsar" biçiminde ifade edilmektedir.

Kanun'un 2. maddesi ile de; "Türkiye'de serbest bölgelerin yer ve sınırlarını belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir, serbest bölgelerin, kamu kurum ve kuruluşlarınca, yerli veya yabancı gerçek veya tüzel kişilerce kurulmasına, işletilmesine Bakanlar Kurulu'nca izin verilir" denilmek suretiyle, bu konuda yetkili olan makam ve mercilerde açıklanmış olmaktadır. Dolayısıyla ülkemizdeki serbest bölge uygulamacılığında da dünya uygulamalarına paralel olarak önde gelen amaçlar; (7)

- İhracat amacıyla, yatırım ve üretimi arttırmak,
- Yabancı sermaye yatırımlarını çekerek, sermeye girişini hızlandırmak ve dış
pazarlarla bağlantıları genişletmek,
- İthalatı ucuzlatmak,
- İstihdamı arttırmak,
- Teknoloji transferi yapmak,
- Döviz gelirlerini artırmak,
- Bankacılık faaliyetlerinde dış pazarlara açılabilmek,
- Gelir ve nüfus dağılımını dengelemek olarak belirtilmektedir.

3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu'nun 2. maddesi uyarınca Türkiye'de serbest bölgelerin yer ve sınırlarını belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. 3218 sayılı Kanun'un bu yetkisi çerçevesinde 1985 yılından bu güne kadar aşağıdaki tabloda da görüldüğü üzere ülkemizin tüm coğrafi bölgelerinde 21 adet serbest bölge faaliyete geçmiştir.

Tablo:1-Kuruluş Tarihlerine Göre Serbest Bölgeler

  BÖLGE ADI TİCARETE BAŞLAMA TARİHİ ARAZİ DURUMU ALT YAPIYI YAPAN
1 MERSİN 1987 KAMU DEVLET
2 ANTALYA 1987 KAMU DEVLET
3 EGE 1990 KAMU ÖZEL
4 İSTANBUL ATATÜRK HAVALİMANI 1990 KAMU DEVLET
5 TRABZON 1992 KAMU-TDİ ÖZEL
6 İSTANBUL DERİ VE ENDÜSTRİ 1995 ÖZEL ÖZEL
7 DOÄžU ANADOLU 1995 KAMU KAMU
8 MARDİN 1995 ÖZEL ÖZEL
9 İMKB-ULUSLARARASI MENKUL KIYMETLER 1997 İMKB İMKB
10 İZMİR MENEMEN DERİ 1998 ÖZEL ÖZEL
11 SAMSUN 1998 KAMU ÖZEL
12 RİZE 1998 KİRA-ÇAYKUR ÖZEL
13 İSTANBUL TRAKYA 1998 ÖZEL ÖZEL
14 KAYSERİ 1998 ÖZEL ÖZEL
15 AVRUPA 1999 ÖZEL ÖZEL
16 ADANA YUMURTALIK 1999 KAMU ÖZEL
17 GAZİANTEP 1999 ÖZEL ÖZEL
18 DENİZLİ 2001 ÖZEL ÖZEL
19 BURSA 2001 ÖZEL ÖZEL
20 KOCAELİ 2001 KAMU ÖZEL
21 TÜBİTAK MAM TEKNOPARK 2002 KAMU KAMU

Kaynak: DTM Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü.

Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi, faal durumdaki 21 serbest bölgenin neredeyse tamamına yakınında altyapı hizmetlerinin özel sektör marifetiyle yapılmış olması dikkat çekicidir. Bu durum özel sektörün olayı ne derece sahiplendiğinin bir tezahürü gibidir. Ülkemizde şu anda faaliyette bulunan serbest bölgelerimizin çalışma şartlarını düzenleyen temel kanun olan 3218 sayılı yasa ve buna bağlı olarak çıkarılan Yönetmelik hükümlerine göre serbest bölgelerimizde faaliyette bulunmak isteyen kullanıcıların uygulama(ma)sı gereken kurallar genel hatları ile aşağıda belirtilmiştir. Buna göre; işletmelerin serbest bölgelere rağbetini artırmak için kanunla, yatırım ve üretim safhalarında bazı teşvikler sağlanmıştır. Bu konuda yabancılar ve ülke vatandaşları arasında fark gözetilmemektedir. Ayrıca;

a-Serbest Bölgeler gümrük hattı dışında sayıldığından, bölgeye giren mallar gümrük vergisine tabi olmadığı gibi, kredili ithalata uygulanan Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (KKDF) ve Katma Değer Vergisi (KDV) ödenmez. Sadece giriş ve çıkışlarda, Bölgeler Fonuna mal değerinin (CIF bazında) % 05'i kadar bir harç alınır. Türkiye'den getirilen mallar ile yatırım ve tesis aşamasında kullanılan mallardan % 05 oranındaki fon alınmamaktadır.

b-Serbest Bölgeler gümrük hattı dışında sayıldığından, bu bölgelerde vergi, resim, harç, gümrük ve kambiyo mükellefiyetlerine dair mevzuat hükümleri de uygulanmaz. Serbest Bölgelerde mal ve hizmetlere ilişkin faaliyetler, Katma Değer Vergisi'nden istisna edilmiştir. Türkiye'nin diğer yerlerinden bölgelere yapılan satışlar ihracat sayıldığından, bölge kullanıcıları Türkiye'den ihracat fiyatına ve KDV ödemeden mal satın alabilirler.

c-Bölgede yapılan faaliyetler sonucunda elde edilen gelirler, gelir vergisi ve kurumlar vergisinden, yapılan işlemler de Katma Değer Vergisi dahil olmak üzere her türlü vergiden muaftır. Serbest dolaşım halindeki malların bu nitelikleri, Serbest Bölgelerde bulundukları süre içinde askıya alınır. Bu malların Türkiye'ye ithalinde ise, yalnızca bölgede yaratılan katma değer üzerinden KDV tahsil edilmektedir.

d-Serbest dolaşımdaki eşyanın, Hariçte İşleme Rejimi kapsamında Serbest Bölgelerde işlenmesini takiben, Türkiye'ye ithalinde tam muafiyet uygulanır. Ticaret politikası önlemlerine tabi üçüncü ülke menşeli mallar, herhangi bir izine tabi olmaksızın Serbest Bölgelere getirilebilir.

e-Serbest Bölge faaliyetlerinden elde edilen kazanç ve gelirler hiç bir izine ve vergiye tabi olmaksızın yurtdışına veya Türkiye'ye transfer edilebilir. Türkiye'deki tam ve dar mükellef gerçek ve tüzel kişilerin, Serbest Bölgelerdeki faaliyetleri dolayısıyla elde ettikleri kazanç ve iratlar, Türkiye'nin diğer yerlerine getirildiğinin kambiyo mevzuatına göre tevsiki (onaylanması) halinde de, gelir ve kurumlar vergisinden muaf tutulmaktadır.

f-Serbest Bölgelerde 6224 sayılı (4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu olmuştur.) Yabancı Sermaye Teşvik Kanunu uygulanmaz. Bu nedenle yabancılar için ayrıca izin alınması gerekmemektedir.

g-İşçi ücretlerinden SSK primi dışında herhangi bir kesinti yapılmaz.

h-Bir serbest bölgenin faaliyete geçmesinden itibaren 10 yıl süreyle, grev ve lokavt uygulanmaz. Ancak, bu süre içinde toplu iş sözleşmesi üzerinde çıkacak menfaat uyuşmazlıkları Yüksek Hakem Kurulu'nca karara bağlanır.

ı-Fiyat, kalite ve standartlarla ilgili olarak, kamu kurum ve kuruluşlarına kanunlarla ve diğer mevzuatla verilen yetkiler Serbest Bölgelerde uygulanmaz.

i-İşletici kuruluşlar ve kullanıcılar, yatırım ve üretim safhalarında Bakanlar Kurulu'nca belirlenen teşviklerden yararlandırılabilirler. Serbest Bölgelerimizde sağlanan teşvik ve avantajlardan yerli ve yabancı tüm firmalar eşit olarak yararlanırlar. Serbest bölgede sağlanan teşvik ve avantajlardan yararlanma, firmaların yerli ve yabancı olmasına göre değişmemektedir.

j-Diğer birçok ülkedeki serbest bölgelerden farklı olarak, özellikle ekonominin girdi ihtiyacının ucuz ve düzenli olarak temin edilebilmesi açısından, Türkiye Serbest Bölgelerinden Türkiye'ye yönelik mal satışlarına ve takas ticaretine kısıtlama getirilmemiştir.

k-Serbest Bölgeler ile Türkiye'nin diğer yerleri arasında yapılacak ticaret, dış ticaret rejimine tabidir. Serbest Bölge ile diğer ülkeler ve diğer serbest bölgeler arasında dış ticaret rejimi uygulanmaz.

l-Faaliyet ruhsatı süresi; hazır işyeri kiralamak suretiyle faaliyet gösterecek kiracı kullanıcılar için 10 yıl, bölgede kendi işyerlerini inşa etmek suretiyle faaliyet gösterecek yatırımcı kullanıcılar için 20 yıldır. Ancak, bu süre üretim konusunda faaliyet gösteren kullanıcılardan, kiracı kullanıcılar için 15 yıl, yatırımcı kullanıcılar için ise 30 yıldır. Daha uzun süreli faaliyet ruhsatı taleplerinin proje bazında özel olarak değerlendirilmesi ve uygun görülmesi halinde, 49 yıl için 100.000 $, 99 yıl için 250.000 $ ücret alınmaktadır.

m- Aksine bir hüküm yoksa, serbest bölgedeki faaliyetlerle ilgili her türlü ödemeler dövizle yapılacaktır şeklinde ifade edilmiştir. Ancak ülkemizde faaliyet gösteren serbest bölgeler için bu kadar teşvik ve kolaylıkların söz konusu olması gerek yurt içerisinden (özellikle Maliye Bakanlığı) gerekse de yurtdışından (özellikle IMF, OECD ve AB) birtakım kurum ve kuruluşlardan tepkiler almıştır. Bu tepkiler neticesinde yaklaşık iki yıldır Türkiye serbest bölgeleri yazılı basının manşetlerinde yer almakta ve serbest bölge vergi istisnalarının kaldırılacağı dile getirilmiştir.

İlk olarak OECD tarafından bu istisnaların kaldırılması yönünde hükümete tavsiyede bulunulmuştur. OECD Mali İşler Komitesi tarafından zararlı vergi rekabeti hakkında bir proje başlatılmıştır. Projenin ardındaki fikir, hükümetlerin sürdürülemez bir vergi rekabetiyle komşularının vergi tabanlarını daraltmalarının önlenmesi gereğidir. Söz konusu Komite'nin raporuna göre, tercihli bir vergi rejimi şu kriterlerden birine uyduğu takdirde 'zararlı' olarak tanımlanmaktadır: (a) rejimin çevrili bir alanda uygulanıyor olması (iç pazarın rejimin olumsuz etkilerinden korunuyor olması); (b) şeffaflıktan yoksunluk; (c) karşılıklı bilgi değişiminin yokluğu.

Türkiye bu Komite'de Maliye Bakanlığı tarafından temsil edilmektedir ve bu durum Komite'ye serbest bölgeler konusundaki bilgi akışında bazı sorunlara yol açmaktadır. Bunun sonucunda, Türkiye serbest bölgeler rejimi ilk etapta zararlı vergi uygulamaları listesinde yer almıştır. Ancak, rejimin DTÖ kurallarıyla da uyumlu olan temel özelliği, ihracatçıyla ithalatçı arasında hiç bir ayrım gözetilmemesidir; dış piyasaları hedefleyen her türlü faaliyet iç pazara dönük olarak da yapılabilmektedir; rejimin tanıdığı tüm teşvikler mevzuatta açık olarak sıralanmış ve kamuya duyurulmuştur; gizli ya da pazarlığa tabi daha ileri bir teşvik bulunmamaktadır, rejimden yararlanan firmalara ilişkin bilgiler, yetkili resmi kuruluşlar tarafından yürütülen her türlü ulusal ve uluslararası incelemeye açıktır. Böylece, serbest bölgeler söz konusu listenin dışına alınmıştır.(8)

Yine bir başka sorun, IMF'ye verilen Niyet Mektubu çerçevesinde, Maliye Bakanlığı'nca, aralarında serbest bölge vergi teşviklerinin de yer aldığı bir dizi düzenlemeyi içeren bir vergi reformu yasa taslağı hazırlanması olmuştur. Gerçekten de, IMF'ye verilen 18 Ocak 2002 tarihli Niyet Mektubu'nda, bir vergi reformunun 2002 yılı içerisinde iki aşamada geçirileceği belirtilmekte, ve sonraki süreçte de Niyet Mektubu'nda yer alan bu genel ifade Maliye Bakanlığı'na serbest bölgeler rejimini değiştirmek için iyi bir fırsat vermiştir.

Maliye Bakanlığı'nın çalışmasında, serbest bölgelerdeki ekonomik faaliyetler ve bu faaliyetlerden elde edilen bütçe gelirleriyle ilgili kimi olguların gözden kaçırıldığı görülmektedir. Serbest bölge faaliyetleriyle ilgili olarak vurgulanmaya değer ilk olgu, bölgelerin ilk kurulduğu 1987 yılından bugüne kadar 60 milyar $'dan fazla tutarda bir ticaret hacminin gerçekleşmiş olduğudur. Özel sektörün bu ticaretten elde ettiği ve GSYİH'ye bir ilave olarak düşünülmesi gereken kümülatif gayrı safi kazanç ise 2,8 milyar dolara ulaşmıştır. Günümüzde serbest bölgelerin yıllık ticaret hacmi 10 milyar $'ın üzerinde ve yıllık gayrı safi kazanç ise 1 milyar $ düzeyindedir.

Nitekim, aşağıdaki tablolardan da görülebildiği gibi serbest bölgelerde her yıl elde edilen bütçe gelirlerinin, bölgelerde oluşan yıllık gayrı safi kazançlara oranının son beş yıl ortalaması da %10,87'dir. Oysa, aynı dönemde Türkiye'nin GSYİH'si içinde toplam doğrudan vergilerin oranı %8,53 olarak gerçekleşmiştir. Üstelik, doğrudan vergilerin büyük bir bölümü Türk Lirası olarak, izleyen yıl içinde ve üç taksitte toplanırken, serbest bölgelerdeki kesinti ABD doları üzerinden ve işlemin gerçekleştiği anda yapılmaktadır. Yine aynı dönemde, dolaylı vergilerin GSYİH'ye oranı %11,45 olmakla beraber, bu oran serbest bölgeler için karşılaştırılabilir değildir. Zira, dolaylı vergiler son kullanıcı tarafından ödenen vergilerdir ve bu nedenle serbest bölge çıkışlı mallar serbest bölgede değil, Türkiye'de vergilendirilmektedir.

Tablo:2- Bütçe Gelirleri Açısından Türkiye-Serbest Bölgeler Karşılaştırması

Vergi Gelirlerinin Türkiye GSMH’si İçindeki Payı (ABD $)
Yıllar GSMH Toplam Vergi Gelirleri % Dolaysız
Vergiler
% Dolaylı Vergiler %
1997 27.863.871 4.745.484 17,03 1.931.970 6,93 2.813.514 10,10
1998 50.679.570 9.232.930 18,22 4.303.893 8,49 4.929.037 9,73
1999 75.100.697 14.807.267 19,72 6.712.882 8,94 8.094.385 10,78
2000 119.518.033 26.514.127 22,18 10.849.182 9,08 15.664.945 13,11
2001 174.834.653 39.767.892 22,75 16.080.397 9,20 23.687.495 13,55
Ort.     19,98       11,45

Kaynak:TCMB.

 Tablo:3- Serbest Bölge Fon Gelirlerinin Gayri Safi Kazanç İçindeki Payı (1000 $)

Yıllar Gayrisafi Kazanç Toplam Fon Gelirleri %
1997 192.306 31.155 16,20
1998 335.335 42.467 12,66
1999 629.885 42.899 6,81
2000 542.875 61.863 11,40
2001 732.446 53.246 7,27
Ortalama     10,87

Kaynak: DTM.

Yukarıda gayrı safi serbest bölge kazançları içinde %11 yer tuttuğu belirtilen kesintiler, faaliyet ve işletme giderleri düşüldüğünde, bulundukları sektöre bağlı olarak serbest bölge şirketleri üzerinde yaklaşık %30-50 oranında bir vergi yüküne karşılık gelmektedir. Görüldüğü gibi, serbest bölgelerdeki vergi yükünün aslında Türkiye'dekinden farklı olmadığı açıktır. Eğer serbest bölgelerdeki vergi yükü Türkiye'dekinden çok daha düşük ve kârlar da daha yüksek olsaydı, o zaman bütün yatırımcıların işlerini serbest bölgelere taşımasını beklemek gerekirken durum böyle değildir. Halihazırda, serbest bölgeler toplamda yaklaşık % 50 kapasite ile çalışmaktadır. (9)

Serbest bölgelerdeki uygulama basit bir vergi muafiyeti değil, vergi mevzuatının bütününden muafiyettir. Bu nedenle, serbest bölge şirketinin bir yandan vergi ödemesi gerekmezken, öte yandan yığınla vergi formunu doldurması ve sürekli değişen karmaşık vergi mevzuatını takip etmesi de gerekmez. Serbest bölgede yatırım yapmanın ardındaki asıl güdü basit, şeffaf, istikrarlı ve daha az bürokratik bir ortamda çalışma istekliliğidir.

Serbest bölgelerin getirdiği bir diğer teşvik ise, döviz cinsinden tutulan ve bu nedenle, firmaları Türkiye'deki yüksek enflasyon ve devalüasyon oranlarının şişirdiği yapay kârlardan koruyan muhasebe sistemidir. Türkiye'de gerek yatırım ortamı konusunda gerekse vergi sistemine dair yapılan araştırmalar sonucunda; istikrar yoksunluğu, karmaşıklık, şeffaflıktan yoksunluk, aşırı kırtasiyecilik ve bürokrasi, yüksek enflasyon oranlarına karşı korunma olmaması gibi sorunlar ortaya çıkmaktadır.

Tablo:4-Bölgeler İtibariyle Yıllık Ticaret Hacimleri için tıklayınız.


Türk serbest bölgelerine ilişkin güncel ticaret rakamları, 2003 yılında artış gösteren ekonomik canlanmanın süreceğine işaret etmekte ve bölgelerin 2004 performansı konusundaki beklentileri de artırmaktadır. Yukarıdaki tablodan da görüldüğü gibi ilk üç ayın toplam ticaret hacmi geçen senenin aynı dönemine göre %59.7 artarak şimdiye kadarki en yüksek seviyesi olan 4.84 milyar dolara ulaşmıştır. Ticaret hacminin bölgelere göre dağılımına bakıldığında, ilk dört sırayı İstanbul Deri ve Endüstri, Mersin, İstanbul Atatürk Havalimanı ve Ege Serbest Bölgelerinin paylaştığını ve bunların ticaret hacimlerinin sırasıyla %71,4, %56,2, %22 ve %32,1 artarak 1,2 milyar dolar, 779, 750 ve 719 milyon doları aştığı görülmektedir.

Tablo:5-Serbest bölgelerimizde Çalışan Personel Sayısı. (30.06.2004 itibariyle)

Bölgeler İşçi Büro Personeli Diğer Toplam
Ege 0 0 11.950 11.950
Mersin 5.311 466 1.071 6.848
Antalya 2.982 241 120 3.343
Menemen 2.742 229 251 3.222
Bursa 2.819 154 65 3.038
İst.Deri 1.623 712 343 2.678
İst. AHL 742 621 547 1.910
Avrupa 1.684 142 37 1.863
İst. Trakya 161 674 188 1.023
Kayseri 561 0 0 561
Adana-Yum. 141 70 6 217
Gaziantep 117 68 18 203
Tübitak-Mam 105 44 28 177
Samsun 65 7 12 84
Kocaeli 35 10 15 60
Trabzon 26 3 22 51
Denizli 11 15 20 46
Mardin 10 0 4 14
Rize 11 2 2 15
D.Anadolu 0 1 3 4
Toplam 19.146 3.459 14.702 37.307

Kaynak: DTM.

Bölgelerimize istihdam açısından bakıldığında, üstteki tabloda da görüldüğü gibi 2004 yılının ilk yarısında istihdam, 37.307'ye ulaşmıştır. Serbest bölgelerde faaliyet gösteren tüm firmaların sayısı ise 2003 yılı sonuna göre %6 artışla 4.074'e ulaşmıştır. Üretici firmaların payı %15'den fazla artarak 735'e, ayrıca, yabancı sermayeli firmaların serbest bölge kullanıcıları arasındaki payı ise %6,7 artmış ve sayıları 664'e ulaşmıştır.

Tablo:6-Ticaret Hacminin Ülkelere Göre Dağılımı.(Haziran 2004 itibariyle- 1000 $)

Ülkeler Bölgelere Giriş % Bölgelerden Çıkış % Toplam %
I. OECD ÜLKELERİ 2.543.667 50,2 1.293.044 23,0 3.836.711 35,9
A. AB ÜLKELERİ 2.039.471 40,3 1.152.425 20,5 3.191.896 29,9
B. DİÄžER OECD ÜLKELERİ 504.196 10,0 140.619 2,5 644.815 6,0
II. DİÄžER AVRUPA ÜLKELERİ 148.255 2,9 45.191 0,8 193.446 1,8
III. TÜRK CUMHURİ-YETLERİ 89.892 1,8 91.770 1,6 181.661 1,7
IV. ESKİ SSCB 152.018 3,0 88.981 1,6 241.000 2,3
V. İSLAM ÜLKELERİ 152.076 3,0 267.631 4,8 419.708 3,9
VI. DİÄžER ÜLKELER 604.453 11,9 229.843 4,1 834.296 7,8
VII. TÜRKİYE 1.372.911 27,1 3.596.683 64,1 4.969.594 46,5
TOPLAM 5.063.273 100 5.613.143 100 10.676.416 100

 Kaynak: DTM.

Serbest bölgelerdeki ticaretin ülkeler bazında dağılımı, halen başta gelen ticaret ortağının Türkiye olduğunu göstermektedir. Toplam ticaretin %46.5'i Türkiye ile gerçekleşmiştir. Daha sonra %35.9'luk payla OECD ülkeleri gelmekte olup, geri kalan miktar diğer ülkeler tarafından paylaşılmaktadır. Aslında bu tablo Türkiye'nin genel anlamda varolan dış ticaret panoramasına da uygun gerçekleşmiştir. Türkiye'nin dış ticaretinde de öncelik AB ülkeleri ile olmaktadır. Ancak burada yadırganabilecek bir durum varsa, o da, serbest bölgelerin ticaret hacminin %46'lık kısmının Türkiye içi ile gerçekleşiyor olmasıdır. Bu, elbette ki arzu edilen bir durum değildir ve bir an önce ihracat artışı sağlayacak bir hale dönüştürülmesi gerekmektedir.

Ticaret hacminin sektörel dağılımı incelendiğinde, sanayi ürünlerinin %95 düzeyindeki payıyla ticaret yapısını belirlediği görülmektedir. Sanayi ürünleri ticareti içinde tekstil ve konfeksiyon %18,7, makine sanayi %15,4 ve otomotiv sanayi ürünleri %14 ile ilk üç sırada yer almaktadır.

Bütün bu faktörler hesaba katıldığında, serbest bölgeler rejiminde vergisel açıdan yapılacak bir değişikliğin, bir çok serbest bölge yatırımcısının yalnızca serbest bölgelerden değil, bütünüyle Türkiye'den kaçışına yol açması kaçınılmaz görünmektedir. Gerçekten ülkemiz genelinde örneğin 2004 yılının ilk 5 aylık verilerine göre ülkeye giren doğrudan yabancı sermaye miktarı yaklaşık 460 milyon $ iken, ülke dışına çıkan miktar yaklaşık 260 milyon $ düzeyinde olmuştur.(10) Bir işin, komşu ülkelerde yer alan benzer elverişli koşullara sahip serbest bölgelerden birine taşınması çok kolaydır. Ülkeyi terk etmeyen diğer yatırımcılar ise şu ikilemle karşılaşacaklardır: Ya kayıt dışında çalışmak ya da kayıt dışından gelen haksız rekabeti kabullenmek. Halen, Türkiye'deki kayıt dışı ekonominin GSYİH'ye oranına ilişkin tahminler %40-60 aralığında değişmektedir. Oysa, serbest bölgeleri tercih eden firmalar, kayıt altında ve şeffaf çalışan, ancak vergi bürokrasisi ile karmaşasından kaçınmak isteyenler, özellikle de KOBİ'ler olmaktadır.

Bütün bu sakıncalara ve karşı duruşlara rağmen, gerek serbest bölge uygulamacılığı gerekse bu bölgelere çekilmeye çalışılan yabancı sermaye açısından caydırıcı olması muhtemel uygulamalar çok yakın geçmişte Maliye Bakanlığı tarafından uygulamaya konulmuştur. Maliye Bakanlığı'nın hazırladığı ve Türkiye Serbest Bölgelerinde sunulan teşviklere de köklü değişiklikler getiren 5084 sayılı "Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" 06.02.2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Vergisel teşviklerde yeni düzenlemeler öngören yeni kanun çerçevesinde 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu'nun 6. maddesi değiştirilmiş ve serbest bölge kullanıcıları geçici 3.maddede belirtilen koşullarla vergi mükellefi yapılmıştır. Geçici 3. maddeye göre;

-06.02.2004 tarihinden önce (5084 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarih) faaliyet ruhsatı almış olan gerçek ya da tüzel kişiler; faaliyet ruhsatı süreleriyle sınırlı olmak üzere, gelir veya kurumlar vergisi istisna ve muafiyetlerinden yararlanmaya devam edecekler, çalıştırdıkları işçilerin ücretleri üzerinden 2009 yılına kadar gelir vergisi ödemeyeceklerdir. Bu kişiler bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetleri ile ilgili olarak yaptıkları işlemler nedeniyle doğan her türlü vergi, resim ve harçtan 2009 yılına kadar muaf tutulacaklardır.

- 06.02.2004 tarihinde ve bu tarihten sonra serbest bölge kullanıcısı olan gerçek ya da tüzel kişilerden sadece; üretim ruhsatı ile faaliyet gösterenlerin imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançları, Avrupa Birliği üyeliğinin gerçekleşeceği yılın vergileme dönemi sonuna kadar gelir veya kurumlar vergisinden muaf olacaktır.
Sonuç olarak, son yapılan değişiklikle kabul edilen 5084 no'lu Kanun ile 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanun'unun değiştirilen 6. maddesi serbest bölgelerde yatırım yapmak isteyenleri bu kararlarından büyük ölçüde caydırmış ve halihazırda yatırımı bulunan kullanıcıları ise gelecekleri konusunda karamsar hale büründürmüştür. Umarız ki, bu değişiklik ülkemize yapılacak yatırımların önündeki en büyük engelin "istikrar" olduğunu savunanları haklı çıkarmasın ve ülkemize gelecek yabancı sermayenin önü kesilmesin.

 Sonnotlar:

(1) GÜNER Sedat, Serbest Bölgelerde Vergi Kanunlarının Yeri, Gümrük Kontrolörleri Derneği Yayınları, Yayın No: 22, Ankara, 1999, s. 9.

(2) KENTBANK Kurumsal Pazarlama Bölümü, Serbest Bölgeler Hakkında Bilgi Notu, Kentbank Yayınları, İstanbul, 2000, s.3.

(3) ERDEM Haluk, Serbest Bölgelerin Ekonomiye Etkileri ve Türkiye'de Serbest Bölgeler Rejimi, Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu Yeterlilik Etüdü, İstanbul, 1992, s. 5.

(4) THOMAN Richard, Free Ports and Foreign Trade, Conell Maritime Press, Cambridge, 1956, s. 6.

(5) GÜNER Sedat, Serbest Bölgeler, Anadolu Matbaacılık, İzmir, 1995, s.3.

(6) Yadigar B.- Özçelik M., "Dünü, Bugünü ve Geleceği ile Serbest Bölgelerimiz" DTM Dergisi, Ekim 2003 Özel Sayı, s.3.

(7) 15.06.1985 tarih ve 18785 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan 3218 Sayılı Serbest Bölgeler Kanunu, md.1.

(8) DTM Serbest Bölgeler Genel Md. Üç Aylık Raporu, Haziran 2002.

(9) DTM Serbest Bölgeler Raporu Mart 2003.

(10) Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Gn. Md. Haziran 2004.


KAYNAKÇA

ERDEM Haluk, Serbest Bölgelerin Ekonomiye Etkileri ve Türkiye'de Serbest Bölgeler Rejimi, Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu Yeterlilik Etüdü, İstanbul, 1992.

GÜNER Sedat, Serbest Bölgelerde Vergi Kanunlarının Yeri, Gümrük Kontrolörleri Derneği Yayınları, Yayın No: 22, Ankara, 1999.

GÜNER Sedat, Serbest Bölgeler, Anadolu Matbaacılık, İzmir, 1995.

KENTBANK Kurumsal Pazarlama Bölümü, Serbest Bölgeler Hakkında Bilgi Notu, Kentbank Yayınları, İstanbul, 2000.

THOMAN Richard, Free Ports and Foreign Trade, Cornell Maritime Press, Cambridge, 1956.

YADİGAR B.- ÖZÇELİK M., "Dünü, Bugünü ve Geleceği ile Serbest Bölgelerimiz" DTM Dergisi, Ekim 2003 Özel Sayı.

İnternet Adresleri
www.dtm.gov.tr
www.hazine.gov.tr
www.tcmb.gov.tr

62385 kez görüldü, 1 kez indirildi.

<< --
 
EBSCO
PROQUEST
CABELLS DIRECTORY
INDEX COPERNICUS
SOCIOLOGICAL ABSTRACTS
ASOS Akademia Sosyal Bilimler Index
Üye Girişi
DUYURULAR/HABERLER
Dergide yayınlanan yazılardaki görüşler ve bu konudaki sorumluluk yazarlarına aittir.
Ampirik veriler, değerlendirme sürecinde hakem veya hakemler tarafından talep edilirse, yazar veya yazarlar ilgili verileri paylaşırlar.
Bu verilerin bir başka çalışmada kullanılmaması esastır.
© 2000 - 2024 İş,Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi