Yıl: 2004/ Cilt: 6 Sayı: 1 Sıra: 4 / No: 186 /     DOI:

Entelektüel Sermaye Ve Bileşenlerinin Kavramsal Analizi
Öğr.Gör.Dr. A.Erdinç EMREM
Sakarya Üniversitesi - Sapanca MYO

ÖZET

Entelektüel sermaye eskiden beri var olan, ancak son yıllarda bilginin, gerek mal, gerekse hizmet üretiminde öneminin artması, bilgi teknolojilerinin hızlı gelişimi sonucu fark edilmeye başlanmış işletmeler için önemli bir kaynak durumuna gelmiştir. Ancak bu kaynağı oluşturan varlıkların görünmeyen varlıklar olması tanımlanmasını ve sınıflandırılmasını zorlaştırmaktadır.

Bu makalede son yıllarda daha yoğun şekilde tartışılmakta olan entelektüel sermaye kavramının ve entelektüel sermayeyi oluşturan bileşenlerin literatürde yer alan tanım ve sınıflandırmalarına yer verilecektir.

GİRİŞ

Bilgi çağı olarak adlandırılan 21.Yüzyılın ilk yıllarını yaşadığımız günümüzde, milyonlarca işletme, ürettikleri milyonlarca ürünle globalleşen piyasalarda kendine yer edinebilme çabası içinde faaliyet göstermektedirler. Piyasaların sürekli değişim gösterdiği, belirsizliğin yoğun bir şekilde yaşandığı, teknolojik gelişmelerin hızına erişmenin mümkün olmadığı, yeni ürün ve hizmetlerin bir gecede bile eskiyebildiği bu ortamda, bilgi; firmaların ayakta kalıp diğer firmalarla rekabet edebilmesinin tek güvenilir kaynağı durumuna gelmiştir. Maddi ve finansal kaynaklar, firmaların uzun dönemli başarısında artık etkisini kaybetmektedir. “Geleceğe yolculuğun yakıtı para değil, işgörenlerin duygusal ve zihinsel enerjisidir”[Hamel, 1996: 169]. Bu enerjiyi kurumsallaştıran ve sahip oldukları bilgiyi kendileri için bir kaldıraç vazifesi görecek şekilde kullanan işletmeler dinamik piyasa şartlarında diğerlerinden bir adım önde olacaklardır.

Bilginin en değerli kaynak haline geldiği günümüzde, en iyi bilgi ve enformasyona sahip olan, istikrarlı bir şekilde yeni bilgi yaratan, bu bilgiyi organizasyonun her yerine geniş ölçüde yayan, yeni teknolojilerde ve ürünlerde hızla kullanan firmaların başarılı olduğu görülmektedir [Nonaka,1999:31].

Yeni ekonomi olarak da kabul edilen bu dönemde, iki trend birlikte artmaktadır. Birincisi, maddi olmayan mal ve hizmetlerin üretim ve tüketiminin artması; ikincisi ise, bu üretilen ve tüketilen mal ve hizmetlerin daha fazla teknoloji ve bilgi içermesidir[Leadbeater, 1999:7]. Bu her iki durumun ortak noktası, bilginin yeni ekonomide üretimin kritik faktörlerinden biri olduğu gerçeğidir. Anılan trend sadece ileri teknoloji gerektiren endüstrilerde değil, perakendecilikten tarıma, yazılım ve bilgisayar sektörlerine kadar tüm endüstriler için geçerlidir. Bütün sektörler yeni piyasalara girme, yeni ürünler yaratma, rekabet avantajı sağlayacak yeni kaynaklar bulma adına bilgiyi kullanırlar.

Bilginin ne olduğu ile ilgili tam bir fikir birliği sağlanmasa da, bilginin günümüzde rekabet için öncelikli konu olduğunda tam bir fikir birliği vardır[Dzinkowski,2000:32].

Ancak bilgiyi başlı başına işletmenin kaynaklarından biri olarak görme, onun diğer varlıkların yönetiminde gösterilen özenle yönetilmesi ve ona yatırım yapılması düşüncesi yenidir [Davenport; Prusak,2001:36]. Üretim kavramının ortaya çıktığı ilk zamanlardan beri var olan, hissedilen, ancak fiziksel bir niteliği olmamasından dolayı görünmeyen bir varlık olan bilgi, son yıllarda özellikle bilgi teknolojilerine dayalı endüstrilerin gelişmesi ve buna paralel olarak bu endüstrilerde üretilen ürün ve hizmetlerin  değerlerinin geleneksel muhasebe sistemlerinde tam olarak gözükmemesi sonucu, işletmelerin defter değerleriyle piyasa değerleri arasındaki farkın giderek açılması, bu kaynağın fark edilmeye başlanmasına neden olmuştur. Son on yıldır yoğunlaşan gerek akademik gerekse uygulamaya dönük çalışmalar, bilginin kaynakları, örgütsel başarıya etkisi, bilgiye dayalı varlıklar (entelektüel sermaye), bilginin ölçülmesi gibi konularda bilimsel sonuçların elde edilmesine neden olmuştur.

ENTELEKTÜEL SERMAYE

Entelektüel sermaye, bireysel ve organizasyonel bilginin paylaşımı, dönüşümü, değişimi sonucu ortaya çıkan işletmeye katma değer yaratan varlıklardır.

Muhasebe sistemleriyle piyasa anlayışı arasında her zaman farklılıklar, boşluklar olmuştur. Bilgi çağını yaşadığımız bu dönemde bu farklılıklar uçuruma dönüşmüştür. Bugün birçok şirketin borsa değeri, defter değerinin çok çok üstündedir. Bu farkı yaratan bilançolarda görünmeyen varlık olan entelektüel sermayedir[Edvinsson; Malone,1997: 32].

Entelektüel sermaye kavramının ortaya çıkışı ilk olarak Hiroyuki Itami’nin Japonya’da 1980 yılında yayınlanan “Mobilizing Invisible Assets” adlı çalışması ile olmuştur [Sullivan,2000: 239]. Bu çalışmada Itamı görünmeyen  varlıkların işletmeler açısından  önemine değinmiş ve bu varlıkların değerinin belirlenmesi konusunda altyapı oluşmasına katkıda bulunmuştur. Bu tarihten günümüze  entelektüel sermaye kavramının işletme literatürüne girmesini sağlayacak bir çok deneysel ve teorik çalışma yapılmış uluslararası düzeyde sempozyum ve konferanslar (En önemlileri:OECD Sempozyumu-Amsterdam,1999, Uluslararası Entelektüel Sermaye Yönetimi Konferansı-Hamilton, Kanada ) düzenlenmiştir.

Entelektüel sermayenin çıkış noktası işletmelerin defter değeri ile piyasa değeri arasındaki farkın özellikle bilgi yoğun işletmelerde giderek açılmasıdır. Bu oluşan fark, farklı değişkenlerden etkilemekle beraber, aynı zamanda entelektüel sermayenin değeri hakkında da bilgi verir. Oluşan farkın entelektüel sermayenin değeri olarak görülmesi, gerek akademisyenler gerekse uygulayıcılar tarafından genel kabul görmüştür. Ancak bugün gelinen noktada entelektüel sermayenin tanımı ve entelektüel sermayeyi oluşturan bileşenler konusunda tam bir fikir birliği bulunmamaktadır. “Kanada’da yapılan Uluslararası Entelektüel Sermaye Yönetimi Konferansında, katılan 85 uzman, entelektüel sermayenin tanımı konusunda bir şey söylemek için henüz erken olduğu konusunda ortak bir görüş bildirmişlerdir”[Seetharaman, 2002:129]. Ancak literatür incelendiğinde entelektüel sermayenin tanımı ve sınıflandırılması konusundaki görüşlerin birbirine yakın olduğu ve belirli referanslara atıfta bulunulduğu görülmektedir. Son yıllarda daha yoğun bir şekilde tartışılıyor olmasına rağmen; entelektüel sermaye kavramının on yıllık bir geçmişi olması ve konunun soyut özellikler taşıması nedeniyle genel kabul görmüş bir tanımlamanın olmaması normaldir.

Entelektüel sermaye kavramının ortaya çıkmasında ve gelişmesinde en önemli katkıyı sağlayanlardan biri olan Thomas Stewart’a göre entelektüel sermaye; “Zenginlik yaratmak üzere kullanıma sokulabilen entelektüel malzemedir.Yani bilgi, enformasyon, entelektüel mülkiyet ve deneyimdir”  [Stewart,1997:XII].

Entelektüel sermaye bir şirketin maddi olmayan varlıklarının toplamıdır.[Knight,1999: 23].

Tanımlara dikkat edildiğinde entelektüel sermayeden bahsedilebilmesi için dört noktanın üzerinde durmak gerekmektedir. Bunlar:

1- Entelektüel sermayenin kaynağı bilgidir.

2- Bilgiyi kullanmak gerekir.

3- Kullanılan bilginin zenginlik (değer) yaratması gerekir.

4- Entelektüel sermaye maddi olmayan bir varlıktır.

Bilgi başlangıçta insanların beynindedir. Burada örtülü kaldığı ve paylaşılmadığı takdirde değeri yoktur. Paylaşıldığı (örtülü bilgiden - örtülü bilgiye) ve özellikle herkesin kullanabileceği şekilde kodlandığı takdirde (örtülü bilgiden - açık bilgiye) bir varlık haline gelir. Bu varlık örgüt içinde değer yaratıyorsa, işletme için entelektüel sermayedir. “Bilgi çağında değer yaratmak entelektüel sermayenin etkin kullanımına bağlı olarak artar” [Usoff ve diğ.,2002:5].

Entelektüel sermaye varlıkları; yenilik ve yeni bilgi yaratma, mevcut bilgilere çalışanlar ve müşterilerce değer katılmasıyla,bilginin değişime uğrayarak kodlanmış paket bilgi haline gelmesiyle, araştırma ve öğrenme yoluyla mevcut bilgilere ekleme yapılması sonucu gelişir [Williams,2000:5].

Varlık: Parasal değeri olan işletmenin sahip olduğu her şeye denir [Johanson ve diğ. 1999:8]. Varlıkların dört tipi bulunmaktadır.

Bunlardan ilki, döner varlıklardır. Bunlar kısa sürede tüketilebilir, satılabilir varlıklardır. İkinci varlık türü, sabit varlıklardır. Bunlar bir yıldan daha fazla süre yararlanılabilen arazi, ekipman, fabrika gibi varlıklardır. Üçüncü tip varlıklar ise, yatırımlardır. Bunlar da şirketin elindeki hisse senedi, tahvil benzeri varlıklardır.

Bu üç varlık ölçülebilir, değeri nispeten belirli olan maddi varlıklardır. Dördüncü tip varlık ise, en problemli olan maddi olmayan varlıklardır.Bunlar fiziksel bir çıktısı olmayan, ancak işletmeye değer katan varlıklardır. Bunların değeri uzun dönemde anlaşılır ve tam olarak değeri şirket satıldığında ortaya çıkar.(Şekil 1)

Maddi olmayan varlıklar işletmeler için bir nimet aynı zamanda değerleme açısından zor olan varlıklardır.İlk üç varlığa göre gözden kaçması mümkün olan ancak işletmenin tüm varlıkları içinde etkinliği en fazla olan varlıklardır.Muhasebe standartlarına uymasa da maddi olmayan varlıkların bir şirketin gerçek değerini belirmede önemli rolü vardır.

Maddi olmayan varlıklar nedeniyle şirket defter değeri ile piyasa değerleri arasındaki farkın biraz daha açılması, geleneksel muhasebe yöntemleriyle bir işletmenin finansal durumunu gösteren araçların yetersizliğini de beraberinde getirmektedir.

Şekil1 – İşletmelerin Maddi ve Maddi Olmayan Varlıkları


Şekil 8 İşletmelerin Görünen ve Görünmeyen Varlıkları

 

Elbette, işletmenin gelirleri, kârları gibi finansal bilgilere ihtiyaç bulunmaktadır. Ancak bunlar sonuçları gösterir.

İşletmeler bir ağaca  benzetilirse, gövde, dallar, yapraklar bir ağacın görünen bölümleridir. İşletmelerin de piyasalarca bilinen tarafı muhasebe sistemleri tarafından ifade edilen özellikleridir. Ağacın meyveleri de satın alınan ürünler ve kârlardır. Bir işletmenin görünmeyen değerleri ya da maddi olmayan değerleri de ağacın köküne benzer.

Ağacın meyve ve yaprakları sağlıklı ve güçlü kökler sayesinde beslenir. Dolayısıyla bir ağacın meyvesinin kalitesi ağacın köküne bağlı olduğu gibi, bir işletmenin finansal gücü sahip olduğu maddi olmayan varlıkların bir fonksiyonudur [Edvinsson; Malone, 1997:32]. Kök beslenirse yapraklar yeşerir, çiçekler açar. Kök zarar görürse,  ağaç zamanla ölebilir.

Literatürde, maddi olmayan varlıklar, finansal olmayan varlıklar, görünmeyen değerler, bilgi sermayesi gibi kavramlarda entelektüel sermaye kavramıyla eş anlamlı olarak kullanılmaktadır.

Bazı yazarlar maddi olmayan varlıklar ile entelektüel sermaye arasındaki farkı ortaya koymaktadırlar. Petty &Guthrie’ye göre; entelektüel sermaye maddi olmayan varlıkların bir kısmını içine alır [Petty;Guthrie.2000:158]. Ayırt edici nokta değer yaratmadır. İşletme için değer yaratıcı maddi olmayan varlıklar entelektüel sermayedir. Ekonomik değeri olmayan patentler, işletme için maddi olmayan bir varlık olabilir. Ancak entelektüel bir sermaye değildir.

Entelektüel sermaye literatürünün gelişmesinde büyük katkısı olan Stewart’ın yaptığı tanım dışında entelektüel sermaye ile ilgili tanımlar daha çok içerik üzerine yoğunlaşmıştır. Bu tanımlara  göre entelektüel sermaye; kendini oluşturan  varlıkların bir bileşkesidir.

Entelektüel sermaye bileşenleri olarak tanımlanabilecek varlıklar konu ile ilgili akademisyen, uygulayıcı kişi ve kurumlarca çeşitli şekillerde sınıflandırılmaktadır.

Entelektüel sermaye yöneticisi unvanlı ilk kişi olan Leif Edvinsson, Skandia Finans Şirketi’nde entelektüel sermayeyi; “Skandia’ya piyasada rekabet avantajı yaratacak, profesyonel yetenekler, müşteri ilişkileri, organizasyonel teknoloji, deneyim ve bilginin bir bütünüdür” şeklinde tanımlamıştır  [Edvinsson.1997:52]. Entelektüel Sermaye kavramının bilimsel platformlarda tartışılmasına önemli katkısı olan P.Sullivan’a göre ise, entelektüel sermaye, kâra dönüştürülebilen bilgidir ve iki bileşenden oluşmaktadır. Bunlar; insan sermayesi ve entelektüel varlıklardır[Sullivan ;1998:5]. Sullivan’ın ayrımı örtülü ve açık bilginin yarattığı değer üzerine kurulmuştur. İnsanın kafasında bulunan ve sınırlı olarak paylaşılan bilginin yaratığı değer, insan sermayesi; açık – kodlanmış bilgiden elde edilen değer ise, entelektüel varlıklardır. Entelektüel varlıkların yasal koruma altında olanları (entelektüel mülkiyet) ise entelektüel varlıkların içinde yer alan varlıklardır.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), entelektüel sermayeyi, bir işletmenin insan sermayesi ile organizasyonel sermayesinin ekonomik değeri olarak tanımlamaktadır [OECD,1999]. Burada organizasyonel sermaye, sahip olunan yazılım sistemleri, dağıtım ağı ve destek sistemleridir. İnsan sermayesi ise,, organizasyondaki insan kaynakları, müşteriler ve organizasyona katkıda bulunan diğer dış kaynaklardır.

Uluslararası Muhasebe Standartları Komitesi (IASC), entelektüel sermayeyi, maddi olmayan varlıklar olarak ele almış ve marka, ticari marka, bilgisayar yazılımları, lisanslar, telif hakları, patentler, imtiyaz anlaşmaları, hizmet ve üretim hakları, prototipler ve formüllerden oluşan bir bütün olarak tanımlamıştır [Johanson,1999:7]. Bu varlıkları muhasebe kriterlerine uygun varlıklar olarak nitelendirmiştir.

Bunların dışında literatüre girmiş entelektüel sermayenin bileşenlerini ve içeriğini gösteren çeşitli sınıflamalar aşağıda sıralanmıştır:

Annie Brooking’a [Bontis; Keow; Richardson.2000:89] göre;

-     İnsan Merkezli Varlıklar: Yetenekler, uzmanlık ve kabiliyetler, problem çözme yeteneği, liderlik tarzı,

-     Altyapı Varlıkları: Bütün teknolojiler, proses ve metotlar,

-     Entelektüel Mülkiyet Varlıkları: Know-how, ticari marka (trademark), patentler,

-     Piyasa Varlıkları: Marka ,müşteri, müşteri bağlılığı, dağıtım kanalları.

Göran Roos’a [Roos, 2001:5] göre;

-     İnsan Sermayesi: Yetenek, tutum,

-     Organizasyonel Sermaye: Bütün organizasyon, yenilik, prosesler, entelektüel mülkiyet ve kültürel varlıklar,

-     Yenileme ve Gelişme Sermayesi: Yeni patentler ve mesleki eğitim faaliyetleri,

-     İlişki Sermayesi: İç ve dış paydaşlarla ilişkiler.

Nick Bontis’e [a.g.e.] göre;

-     İnsan Sermayesi: Her bir çalışanın bireysel düzeyde bilgisi,

-     Yapısal Sermaye: İnsan varlıklarının dışında piyasa ihtiyaçlarını karşılayan organizasyonel kabiliyetler,

-     Entelektüel Mülkiyet: Yasal koruma altında olan entelektüel sermaye varlıkları,

-     İlişki Sermayesi: Müşteri sermayesi.

Richard Hall’a [Hall,1997:41] göre;

-     Düzenleyici Varlıklar: Mülkiyet hakları; patentler, ticari markalar, copyright, dizaynlar,  ticari sırlar, kontratlar, lisanslar, işletim sistemleri,

-     Fonksiyonel Varlıklar: Bireysel ya da takım becerileri; çalışan uzmanlığı, dağıtım  uzmanlığı, taşeron uzmanlığı,

-     Pozisyonel Varlıklar: Mülkiyet hakları dışındaki, ürün ya da şirketin saygınlığı, dağıtım ağları, ham maddeye tek erişim, organizasyonel ağ, kurulu işletim sistemleri, MRP (Malzeme ihtiyaç planlama) gibi veri tabanları,

-     Kültürel Varlıklar: Organizasyon özellikleri, yüksek kalite standartlarına olan bağlılık, değişim yönetimi, yenilik, takım çalışması, müşteri hizmetleri gelenekleri.

Draper’e [Williams,2000:27] göre;

-     Yapısal Sermaye: İnsan sermayesi dışında kalan organizasyona ait varlıklar; enformasyon sistemleri, müşteri listesi, operasyonel dokümanlar,

-     İnsan Sermayesi: Çalışanların geleceğine, yeteneklerine, mesleki eğitimine yapılan yatırımlar,

-     Müşteri Sermayesi: Müşteri tabanı, müşteri ilişkileri, müşteri potansiyelinin değeri; yenilenen müşteri kontratları, müşteri memnuniyeti, yeni müşteri özellikleri,

-     Organizasyonel Sermaye: Şirketin yenilik gücünü artırıcı ve değer yaratıcı organizasyonel kabiliyetleri için oluşturulan kombine sistemler; stratejiler, organizasyon felsefesi,

-     Yenilik Sermayesi: Şirkete güç katan yenilikler; yasal korunan ticari haklar, entelektüel mülkiyet hakları, diğer maddi olmayan varlık ve değerler,

-     Proses Sermayesi: Değer yaratıcı  proseslerin toplam değeri.

Brinker’e  [a.g.e.] göre;

-     Yapısal Sermaye: İnsan sermayesini destekleyen altyapı; enformasyon teknolojisi sistemleri, şirket imajı, organizasyonel dokümanlar,

-     İnsan Sermayesi: Rekabet ortamında yenilikçi ve yaratıcı, müşteri problemlerine çözüm bulan çalışanların kabiliyetlerini içerir; mesleki gelişim programları, örtülü bilgi, açık bilgi gibi konuları kapsar,

-     Müşteri Sermayesi: Şirket faaliyetleri ile ilgili insanlarla ilişkileri kapsar; uzun süreli kontratlar, müşteri memnuniyeti, müşteri profili, kontrat yenileme.

Heng’e [Heng,2001:58] göre;

-     Liderlik Sermayesi: Vizyon, ideoloji, kültürel değerler, yönetim liderliği,

-     İlişki Sermayesi: Ortaklarla, müşterilerle, piyasalarla, çalışanlarla ilişkiler,

-     Proses Sermayesi: Öğrenme prosesi, faaliyet prosesleri,

-     Organizasyon Sermayesi: Organizasyon ve yapılar, entelektüel mülkiyetler, ürün özellikleri, enformasyon altyapısı,

-     İnsan Kaynakları Sermayesi:İnsan kaynaklarını geliştirme ve yönetme.

Croes’e [Johanson,1999:8] göre;

-     Teknolojik Yenilik: Endüstriyel mülkiyet hakları (lisans,patent), ürün ve proses yenilemeye yapılan yatırımlar,

-     Enformasyon Teknolojisi: Tescilli yazılım ve enformasyon teknolojileri,

-     Pazarlama ve Satış : Reklam ve pazarlama faaliyetleri, telif hakkı, ticari marka hakkı, logo ve dizayn hakları,

-     Organizasyon: Mali, sosyal ve ekonomik hükümet kararlarına bağlılık. Muhasebe ve yönetim sistemlerinin reorganizasyonu.

Coyne’a [Tidd,2000:35] göre;

-     Düzenleyici Kabiliyetler: Patentler , lisanslar, ticari markalar, kontratlar,

-     Pozisyonel Kabiliyetler: Şirketin ünü, saygınlığı, ürünün ünü, saygınlığı, haberleşme ağı, korumasız veriler, dağıtım ağı, destek birimler ağı, formal informal işletme sistemi,prosesler,

-     Fonksiyonel Kabiliyetler: Çalışanların finans, üretim, pazarlama ve ar-ge konusundaki bilgi ve yetenekleri. Destek ve dağıtım konusundaki know-how. Profesyonel danışman ve uzmanlar,

-     Kültürel Kabiliyetler: Kalite standartlarını algılama,müşteri hizmetleri geleneği, değişim yönetimi yeteneği, yenilik yapabilme yeteneği, dağıtım ve destek personelinin gelişim yeteneği.

Allee ise, entelektüel sermayeyi oluşturan bileşenleri daha geniş bir perspektifle değerlendirmiştir. Allee’ye göre; bir işletmeye değer katan maddi olmayan varlıklar içine işletmenin sosyal sorumlulukları ve çevreye karşı duyarlılığı da eklenmelidir[Allee,2000:24]. Bu bakış açısı gelişmekte olan ülkelerde faaliyet gösteren işletmeler için önemli bir değer yaratıcı unsur olarak görülebilir.Allee entelektüel sermayeyi beş boyutta ele almıştır. Bunlar; [a.g.e]

-     İş İlişkileri: Müşterilerle, stratejik ortaklarla, taşeronlarla, yatırımcılarla, hükümet ve gruplarla ilişkiler,

-     İç Yapı: Rekabet özelliği olan iş prosesleri ve sistemler; bilgi teknolojileri, haberleşme teknolojileri, yazılımlar, veri tabanları, imaj , iş modelleri, patent, telif hakları ve diğer kodlanmış bilgi,

-     İnsani Beceri ve Yetenekler: Bireysel, bilgi, yetenek, tecrübe ve problem çözme imkanları,

-     Sosyal Sorumluluk: Geniş sosyal topluluklar tarafından kabul görecek sosyal faaliyetlerin değeri ve kalitesi,

-     Çevre Sağlığı:Çevrenin korunmasına yönelik yapılan faaliyetlerin değeri,

-     Şirket Kimliği: Vizyon, değerler , etik kurallar, tutum , marka bağımlılığı, liderlik.

Buraya kadar olan sınıflamalara ve tanımlamalara dikkat edildiğinde birbirinden farklı gibi görülmelerine rağmen; içerikleri incelendiğinde bileşenlerin birbirinin benzeri özellikler içerdiği görülmektedir.

Bu ortak özellikler ortak bir paydada toplandığında entelektüel sermaye üç bileşene ayrılabilir.

Sahip olma özelliği ortak payda olarak alınırsa, organizasyonun kendine ait olan entelektüel değerler organizasyonel sermayeyi oluşturur. Organizasyonun bünyesinde bulunan, ancak organizasyona ait olmayan entelektüel değerler insan sermayesini, organizasyonun dışında yer alan ve yine organizasyona ait olmayan entelektüel değerler ise, müşteri sermayesini oluşturur.

Bileşenlerin bütünü ele alındığında ise entelektüel sermaye için genel bir tanımlama yapılabilir.

Entelektüel Sermaye: İşletmeye değer katan maddi olmayan varlıkların tümüne denir.

A. İnsan Sermayesi

İnsan sermayesi yöneticilerin ve çalışanların tecrübeleri, yetenekleri, bilgileri ve kabiliyetlerinin tümüdür [Edvinsson;Malone.1997:34]. Entelektüel sermaye tanımında vurgulandığı gibi maddi olmayan varlıkların değer yaratma özelliğinin olması sermayedir. Bu açıdan bakıldığında insan sermayesinden bahsedebilmemiz için yukarıda insan sermayesi için sayılan özelliklerin (yetenek, bilgi, tecrübe, beceri) işletmenin amaçları doğrultusunda harekete geçmiş olması gerekir.Bir başka deyişle, işletme için değer yaratıcı nitelikte olması gerekir. Değer yaratma iki şekilde gerçekleşir. Birincisi, yeni ürün, hizmet, proses, teknoloji geliştirme yoluyla değer yaratma; ikincisi ise, mevcut ürün hizmet  proses ve teknolojileri geliştirme yoluyla değer yaratmadır. Bu çerçeveden bakıldığında bir işletmede çalışan herkes insan sermayesinin bir parçası değildir.

Bir işletmede çalışan insanlar zamanlarını ve yeteneklerini yenilik getirici faaliyetlere yönelttiğinde insan sermayesi yaratılmış ve kullanılmış olur [Stewart.1997:95]. O halde beyinlerini işletme için yenilik yaratma yolunda kullanmayan işgörenler insan sermaye olarak sayılmazlar. Bunun içine daha çok rutin işlerde çalışan işgörenler girmekle birlikte, bir fonksiyonel yönetici de bu grupta yer alabilir. Bir muhasebe müdürü sadece rutin faaliyetlerini gerçekleştirip konusuyla ilgili yeni gelişmeler ortaya koymuyorsa insan sermayesi olarak kabul edilemez. Konusunda çok bilgili ve yetenekli bir insan bu özelliklerini işletme için değer yaratacak şekilde kullanmıyorsa bu da işletme için insan sermayesi sayılmaz. Burada asıl görev yöneticilere düşmektedir. Yöneticiler çalışanlara yeni beceri ve yetenekler kazandırdığında ve onların bildiklerinden daha fazla yararlanmanın yollarını bulduklarında işletmenin tüm çalışanları, işletme için bir insan sermayesi olabilir.

İnsan sermayesi işletmelerin malı değildir. Değer verilmediğinde, motive edilmediğinde, daha iyi imkanlar elde edeceği yere gider. Charles Handy, “insanları şirkete bağlı kılmak için, bir tür sürekliliğin ve bir tür aidiyet duygusunun olması gerektiğini söylemektedir” [Stewart,1997:111].

Aidiyet duygusunu kazandırmanın yollarından birisi insan sermayesini işletmenin ortağı yapmaktır. Bu sayede insan sermayesi kendisini işletmenin bir parçası olarak hisseder.

Bunun yanında yaratıcılığı desteklemek ve ödüllendirmek, yeni beceriler kazandırmak, yetkilendirmek, müşteri istekleri ile kendi becerileri arasındaki farkların giderilmesi yönünde sürekli öğrenmeye teşvik etmek, sonuçlardan ziyade süreçleri ödüllendirmek insan sermayesini işletmede tutmanın yolları arasındadır.

Fakat en önemlisi; insan sermayesinin her an elden gidebileceğini düşünerek,  insan sermayesinde bulunan örtülü bilginin açık bilgiye dönüştürülmesini desteklemek suretiyle, bilgiyi insan sermayesinin tekelinden kurtararak işletmenin yapısal sermayesinin bir unsuru haline getirmek gerekir. Böylece insan sermayesi işletmeden ayrılsa da bilgi işletmede kalır. “Araştırmalar insan sermayesine yapılan yatırımlarla şirket hisse değeri arasında pozitif bir korelasyon olduğunu göstermektedir” [Pfau,2001:17].

B. Organizasyonel Sermaye

Organizasyonel sermaye, “insan sermayesini düzenleyen, yetkilendiren, destekleyici altyapı olarak tanımlanabilir” [Edvinsson;Malone,1997.35]. Bir başka tanıma göre de; “geceleri eve gitmeyen bilgidir” [Stewart,1997:119]. Veya akşamları saat 5’ten sonra işletmede kalanlardır. İnsan sermayesi organizasyonel sermayenin oluşmasını sağlar. Organizasyonel sermaye de insan sermayesinin daha da gelişmesine katkıda bulunur. İnsanlar bilgi, beceri ve yeteneklerini kullanabilmeleri için bir organizasyona ihtiyaç duyarlar. Dünyanın en yetenekli insanları bir organizasyon çatısı altında toplanmadığı  takdirde  bir değer yaratamazlar ya da yeteneklerinin çok altında performans gösterirler. Organizasyon, bilginin; bir yapıya, sisteme dönüştüğü ya da bir sistemle bütünleştiği bir ortam yaratır.

Organizasyonel sermaye işletmenin kendine ait olan tek entelektüel sermaye bileşenidir. Organizasyonel sermaye işletme için değer yaratıcı alt bileşenlerden oluşur. Alt bileşenler konusunda literatürde tam bir fikir birliği olmamakla birlikte, sekiz ana başlık altında toplanabilir. Bunlar:

1- İşletme Kültürü,

2- Kurum İmajı ve Kimliği,

3- Marka,

4- Enformasyon Teknolojisi,

5- Araştırma ve Geliştirme,

6- Entelektüel Mülkiyet,

7- Proses,

8- Sosyal Sorumluluktur.

1. İşletme Kültürü

Bir işletmenin piyasa gücünde işletme kültürü önemli bir yer tutar. “İşletme kültürü bir organizasyonu karakterize eden temel normlardır” [Teece,2000:47]. Bu normların kaynağı işletmenin formel ve informel yapısıdır.

Rakip işletmeler; ürünleri, promosyonları, satış stratejilerini kopyalayabilir. Satış mağazaları, kullanılan teknoloji, şirket içi süreçler, ödüllendirme sistemi zamanla taklit edilebilir. Kurumsal kültür ise taklit edilemez [Temiz,2001:3]. Bu özelliğiyle kültür işletmeye rekabet avantajı yaratan bir entelektüel sermaye bileşenidir.

Entelektüel sermaye açısından işletme kültürü işletmeye değer katmayı destekleyecek bir kültürdür. “Değer yaratma kültürü örgüt tarafından yaratılan nihai değere doğru bir yönelime sahip olmak ve değer yaratmayı değişim için zorlayıcı bir gerekçe olarak kullanmak demektir” [Matheson;Matheson,1999:136]. Bilgi paylaşımına , yeni ürün ve hizmet geliştirmeye imkan veren, bunu destekleyen, sürekli öğrenmeyi ilke edinmiş, örgütsel değişimi rutin bir şey olarak gören, çalışanların kararlara katılımının sağlandığı, liderlik; informel ve formel yapıdan oluşan örgüt kültürü entelektüel bir sermayedir. Bu kültür  organizasyonel sermayenin temelini oluşturur.

2. Kurum İmajı ve Kimliği

Kurum imajı, işletme kültürünün organizasyon dışına yansıyan ya da yansıtılan görüntüsüdür. Olumlu kurum imajı işletme için bir entelektüel sermayedir. Yeni müşterilerin kazanılması, mevcut müşterilerin bağlılığı, yeni ürün ve hizmetlerin tutunması kurum imajıyla doğrudan ilgilidir.

Kurum imajı ile birlikte ele alınması gereken diğer kavram ise, kurum kimliğidir. Kurum kimliği, kurumun fiziksel açıdan nasıl tanındığıdır. Bir işletmenin adının yazılış biçiminden, işletmeye ait her araç ve gereçte hakim olan renge kadar geniş bir alanı kapsayan kurumsal görüntü,  kurum imajını yükseltir [Peltekoğlu,1998:295].

3. Marka

Güçlü bir marka yöneticiler ve yatırımcılar için dikkate değer bir entelektüel varlıktır. “Marka gücünü maksimize edemeyen işletmeler, kârlarını da maksimize edemezler” [Davis,2000:4]. Ancak bu varlık yasal koruma altında değilse (trademark gibi) varlık olarak finansal hesaplarda görünmez. “Oysa güçlü markaya sahip işletmelerin piyasa değeri / defter değeri oranı daha büyüktür” [Leadbeter,1999:28]. Çünkü müşteriler güçlü olan markaya daha yüksek değer biçerler ve daha çok tercih ederler. Güçlü markanın işletmeye sağladığı yararlar, müşteri bağlılığı, rekabetten ve krizlerden etkilenmeme, geniş kâr marjı, fiyat artışlarında daha düşük müşteri tepkisi şeklinde kendini gösterir.

4. Enformasyon Teknolojisi

Organizasyonel sermayenin en önemli unsurlarından biri enformasyon teknolojisidir. Bilgi çağının vazgeçilmez destekçisi ve çıkış noktası işletmelerin sahip oldukları enformasyon teknolojisidir. Enformasyon teknolojisi yoğun rekabet ortamında işletmelere rekabet avantajı sağlayabilecek stratejik bir kaynaktır.

Enformasyon teknolojisi bir işletmenin bilgisayar ve iletişim teknolojine yaptığı yatırımdır  [Weill;Broadbent,1999:7]. Bu tanıma donanım, yazılım, telekomünikasyon, veri toplama ve gösterme araçları, elektronik olarak saklanan tüm veriler girmektedir. Günümüzde özellikle hizmet sektöründe enformasyon teknolojisi  başlı başına bir üretim sürecini oluşturur. Bu üretim sürecinde yararlanılan enformasyon teknolojisi sistemleri işletmenin enformasyon teknolojisi portföyünü oluşturmaktadır. “Genel olarak bakıldığında kısa vadede daha sağlam kârlar kazanan firmalarda sınırlı firma alt yapıları görünürken, yeni ürünlerden daha çok gelir elde eden ve gelir büyüme hızı yüksek olan firmalarda ise daha kapsamlı alt yapılara rastlanır” [a.g.e.,s:14]. Bunun nedeni enformasyon teknolojilerine stratejik bir kaynak olan bakan firmaların belirledikleri stratejiler doğrultusunda enformasyon teknolojilerine önemli yatırımlar yapmaları, dolayısıyla  yatırıma göre  getirilerinin kısa vadede düşük olmasından kaynaklanmaktadır.

Enformasyon alt yapısını işletmenin bir entelektüel sermayesi olarak görebilmek için varlığın işletme için değer katıcı özelliği olması gerekmektedir. Stratejik amaçlara uygun enformasyon teknolojisi rekabette büyük avantaj sağlayacağı için daha değerli bir entelektüel sermayedir. Çünkü; bir çok sektörde enformasyon teknolojilerinden asgari düzeyde bile olsa yararlanmak zorunlu hale gelmiştir. Dolayısıyla asgari düzeyde enformasyon teknolojisi, zenginlik yaratmaktan ziyade  işletmenin devamlılığını sağlaması açısından önemlidir.

5. Araştırma - Geliştirme

Bilgi yaratmada işletmelerin yatırım yaptığı temel proseslerden en önemlisi araştırma geliştirmedir. Dolayısıyla ar-ge bilginin somut ürünlere dönüştüğü katma değeri en yüksek  dönüşüm prosesi  ve işletmeler için en önemli entelektüel sermayedir. Özellikle bilgi üreten işletmeler (yazılım, danışmanlık, bilgisayar şirketleri gibi)  için piyasa değerinin oluşmasında ar-ge önemli bir yer tutar.

Frank Lichtenberg’in yaptığı araştırmaya göre; “Ar-ge için harcanan her dolar yeni makinelere harcanan her dolara oranla sekiz kat daha yüksek getiri sağlamaktadır” [Stewart,1997:26].

Ar-ge, yetkinliği geliştirme, yenilik, buluş, ürün geliştirme ve süreç iyileştirme de dahil olmak üzere, var olan işi yenileme veya genişletme ya da yeni işler yaratma potansiyeline sahip ve teknolojiyle ilgili her türlü faaliyeti kapsar [Matheson; Matheson,1999:11].

Araştırma - geliştirme bir varlık olarak bilgi sermayesinin üretim ve gelire dönüştürüldüğü yatırım olarak görülür[a.g.e.,s.29]. Ancak ar-ge yatırımları riskli yatırımlardır. Yapılan yatırımların geri dönüşünün olup olmayacağını kestirmek güçtür. Buna rağmen piyasada rakip firmalarla rekabet edebilmek için işletmelerin ar-ge yatırımı yapması kaçınılmazdır. Burada önemli olan, uzun vadeli yatırımlar olan ar-ge yatırımları konusunda doğru stratejik kararlar almaktır. Ar-ge konusunda verilen doğru stratejik kararlar sonuçta işletme için değer yaratıcı yeni ürün, hizmet ve süreçleri beraberinde getirir.

6. Entelektüel Mülkiyet

Entelektüel mülkiyet yasal koruma altına alınmış entelektüel varlıklardır. Bu varlıkların sahipleri, tek kullanıcı, satıcı ya da kiralayıcı olarak bu varlıklardan katma değer elde ederler. Entelektüel mülkiyet, işletmelerin sahip oldukları önemli bilgi varlıklarının mülkiyet haklarını ifade eder[Teece,2000:6].

Patent, trademark (tescilli ticari marka), ticari sırlar, copyright (telif hakkı), franchising (İmtiyaz hakkı) gibi mülkiyet hakları işletmeler için zenginlik kaynağıdır. Şirketlerin borsa değerini belirleyen önemli bir değerdir. Bu haklar piyasada işletmelere büyük bir avantaj sağlar. Çünkü bu haklar bir çeşit yasal tekel olma hakkıdır. Gelişmiş ülkelerde bu haklar kanunlarla sıkı bir şekilde korunmaktadır. Bu haklar satılmak suretiyle işletmeler için büyük bir değer oluşturmaktadır.

Entelektüel mülkiyetlerin, entelektüel sermaye sayılabilmesi için bu varlıkların ekonomik bir değerinin olması gerekir. Bugün birçok şirketin hiçbir ekonomik değeri olmayan patent hakları vardır.

7. Proses

Bir işletmede üretim prosesi siparişler ya da üretim planları doğrultusunda hammadde ve yarı mamullerin temininden başlar. Bu hammadde ve yarı mamulün operasyon süreci ile devam eder. Ortaya çıkan ürünün satılması ve satış sonrası faaliyetleri ile son bulur. Genellikle rutin işlemlerden oluşan bu sürecin entelektüel sermaye unsuru olarak kabul edilebilmesi için işletmeye katma değer yaratacak diğer rakiplerden farklılığını ortaya çıkaran maddi olmayan özelliklerinin olması gerekir. Bu anlamda zaman ve kalite önemli birer gösterge niteliğini taşımaktadır. Proses sermayesi enformasyon teknolojisi bileşeni ile birlikte değerlendirilmesi gereken bir entelektüel sermaye bileşenidir. Çünkü proses sermayesinden değer yaratmak büyük ölçüde enformasyon altyapısının verimli kullanılması sonucu mümkün olur.

Teknolojik gelişme sonucu günümüzde üretim süreçleri oldukça kısalmıştır. Bunun sonucu zaman, kurumlar ve insanlar için önemli bir kaynak haline gelmiştir. Zaman  açısından, siparişin verilmesi ya da hizmet talebinde bulunulması ile ürün veya hizmetin müşteriye sunulması arasında geçen süre önemli bir gösterge ve farklılık ölçüsüdür. Ayrıca bu süreç için verilen süre ile gerçekleşen süre arasındaki olumlu ya da olumsuz fark müşteri memnuniyeti açısından önemli sonuçlar doğurabilir. Zamanın diğer bir önemi de stok bulundurma ve bulundurmama maliyetlerinin ürün maliyetlerine önemli etkisinin olması sonucu ortaya çıkmıştır. Bu maliyetlerin yüksekliği işletmeleri stoksuz çalışmaya yöneltmiştir. Tam zamanında üretim (just in time) sistemleri stoksuz üretim konusunda Japon Toyota Firması tarafından ilk kez uygulanmıştır. Sistemin temeli, üretime girecek malzemenin doğrudan kullanılacağı yerde üretime girmeden hemen önce hazır olması ilkesine dayanır. Eğer malzeme zamanında yerinde olmazsa sistem aksar. Bu sistemin başarısı işletme ve ona girdi sağlayan  destekleyicilerin (yan sanayi,taşeron vs.) birbirleriyle entegrasyonun mükemmelliğine bağlıdır. Bu da iyi bir enformasyon altyapısı, eğitim, denetleme ve iyi ilişkilerle mümkün olur. Bu yapı işletmeler için entelektüel bir varlıktır.

Kalite, üretim prosesinde işletmeye değer katan unsurlardan biridir. Kaliteli ürün müşteri bağlılığı ve memnuniyetinde, yeni müşteri kazanımında önemli bir faktördür. Kalite, en geniş tanımıyla, “müşterilerin mal ve hizmetlerden beklediklerinin karşılanması hatta daha fazlasının verilmesidir”[Dalay,2001:196]. Tanımda belirtilen kalite anlayışını sağlayabilmek için işletmenin bütününün müşteri ihtiyaçları doğrultusunda kaliteye dönük bir anlayış içinde olması gerekmektedir. Son yıllarda bu kapsamda “Toplam Kalite Anlayışı” bir yönetim felsefesi  olarak ortaya çıkmıştır. Toplam kalite yönetimi, “bir kuruluştaki tüm faaliyetlerin sürekli olarak iyileştirilmesi ve organizasyondaki tüm çalışanların kesin aktif katılımıyla çalışanlar ve müşteriler ile toplumun memnun edilerek kârlılığa ulaşılması olarak ifade edilir”[a.g.e.,s:203]. Bu anlayış sonucu ortaya çıkan ürünlerin kalitesini tescil etmek amacıyla uluslararası geçerliliği olan standartlar geliştirilmiştir. Bu amaçla 1987 yılında  uluslararası standartlar organizasyonu (ISO) kurularak tüm dünyada geçerli olan bir kalite güvence sistemi (ISO 9000) oluşturulmuştur.

ISO 9000 standartları müşteriye yönelik amaçlarla hazırlandıklarından şirketin kalite sisteminin bir modele ne derece uygun olup olmadığını değerlendirerek iyi sonuçlar elde edebilme yeteneğinin olup olmadığını araştırırlar[Conti,1998:25]. Bu yeteneğe sahip olan firmalara verilen belge, işletmenin kaliteli mal üretme konusunda yetenekli olduğunu gösterir.

Bu belgeye sahip olmak son yıllara kadar işletmelere önemli bir rekabet üstünlüğü kazandırmıştır. Ancak son yıllarda belge sahibi işletmelerin hızla çoğalması ve bu belgeye sahip olmakla kaliteli ürün üretmenin eşanlamlı olarak algılanmaya başlaması belge sahiplerine sağladığı avantajı azaltmıştır. Günümüzde ISO 9000 kalite güvence belgesi sahibi olmak işletmelere avantaj sağlamamakta, ancak eksikliği dezavantaj olarak görülmektedir. Bu nedenle ISO 9000 kalite belgesinin  işletmeler için entelektüel sermaye unsuru olması, toplam kalite anlayışını benimsemek ve bu anlayışla müşteri memnuniyetini en çoklayacak kalitede ürün üreterek katma değer yaratmasına bağlıdır.

Üretim sürecinin son halkası olan pazarlama konusundaki işletmenin uzmanlığı önemli bir entelektüel sermaye unsurudur. Ürün pazarlama yöntemi,dağıtım kanalları, satış sonrası hizmetler işletmeye farklılık yaratan değer katan özelliklerdir.

Satış sonrası hizmetlerde ise, çok geniş bir coğrafyaya dağılmış servis ağı servis kalitesi gibi özellikler, müşteri memnuniyetini artıran, müşteri bağlılığı sağlayan, yeni müşteri kazanımına yol açan özelliklerdir.

8. Sosyal Sorumluluk

İşletmelerin amaçlarından birisi de, sosyal sorumluluklarını yerine getirmedir. İşletmelerin sosyal sorumlulukları kapsamına giren alanlar aşağıdaki başlıklar altında toplanabilir[Dalay,2001:65];

-     Tüketicilerin korunması ve tüketici haklarına saygılı olmak,

-     Doğal çevrenin korunması,

-     Gücünü kötüye kullanmamak,

-     Çalışma hayatının kalitesinin yükseltilmesi,

-     İstihdam alanları yaratma,

-     İş ahlakı,

-     Sosyal yardımlar ve hizmetler,

-     Toplumun kültürel öğelerine saygı göstermek.

Tüm bu sorumluluk alanları özellikle gelişmekte olan ülkeler için önemli sosyal problemlerin nedenlerini oluşturmaktadır. İşletmelerin bu konularda yaptıkları faaliyetler toplum tarafından olumlu karşılanacaktır. Her ne kadar sosyal amaçlı yapılsalar bile, sonuçta bu gibi faaliyetler işletmeler için yeni müşteri edinme, mevcut müşterilerin bağlığını artırma, kurum imajını geliştirme yönünde işletmelere katma değer yaratacaktır. Bu yönüyle ele alındığında sosyal sorumlulukların yerine getirilmesi işletmeler için bir entelektüel sermayedir.

C. Müşteri Sermayesi

Müşteri olmadan işletmelerin devamlılığını sürdürmeleri mümkün değildir. İşletmelerin finansal başarısına katkısı en fazla olan entelektüel sermaye bileşeni müşteri sermayesidir. Diğer entelektüel sermaye bileşenlerinin de nihai hedefi müşteri sermayesi yaratmaktır. Müşteri sermayesi; “işletmenin satış yaptığı kişi ve kuruluşlarla olan ilişkilerinin değeri olarak tanımlanabilir”[Duffy,2000:10]. Müşteri sermayesi yaratma, yeni müşteri kazanımı, mevcut müşterilerin tatminini ve bağlılığını artırma, müşteri başına kârlılığı artırma şeklinde kendini gösterir. Müşteri sermayesini yaratan temel unsur ise bilgidir. Özellikle hizmet sektöründe enformasyon teknolojilerinin yoğun ve verimli kullanımı müşteri sermayesinin oluşmasına büyük katkı sağlar.

Müşteri sermayesi olarak sadece işletmelerin mal ve hizmet sattıkları alıcılar algılanmamalıdır. Bunun yanında işletmenin hisse senetlerini borsada alan-satan insanlar ve kurumlar da müşteri sermayesidir. Bu müşterilerde işletmenin piyasa değerinin oluşmasına katkıda bulunurlar. Hatta işletmeyle ilgili alış veriş ilişkisi olan herkesi (paydaşlar) müşteri olarak sayabiliriz. Ancak biz entelektüel sermaye sınıflamamız da sadece işletmenin mal ve hizmet sattığı kişi ve kurumları müşteri sermayesi olarak değerlendirmekteyiz. Bunun dışındaki paydaşlar görüşümüze göre organizasyonel sermayenin unsurları olarak yer almalıdır.

Günümüzde artık tüm yönetim süreçleri müşteriye odaklanmıştır. Müşteri bağlılığı, müşteri tatmini, müşteri istek ve şikayetleri, yeni müşteri elde etme konularında yöneticiler kafa yormaktadır.

Entelektüel sermayenin ve buraya kadar açıklanan insan ve organizasyonel sermaye unsurlarının tanımında belirtilen değer yaratma özelliği müşteri sermayesi içinde geçerlidir. Dolayısıyla her müşteri işletme için müşteri sermayesi sayılmaz. Örneğin; bir bankanın bir işyerinde çalışanların hepsine birden yolladığı kredi kartlarını alan kişiler o bankanın müşteri sermayesini oluşturmaz. Eğer bu yollanan kredi kartı hiç kullanılmazsa; bu, banka için müşteri kazanma değil bir masraftır. Banka bu müşterilerin kredi kartlarını kullandırmayı başarır ve hatta bu sayede bankanın diğer ürünlerini de kullanması sağlanırsa bu durumda müşteri sermayesi yaratılmış olur.

Müşteri sermayesi yaratmak için müşteri bağlılığı ve müşteri tatmininin sağlanması gerekir. Bunun için enformasyon alt yapısı önemlidir. Müşteri veri tabanı uygun kullanıldığında yeni müşteri sermayesi yaratmada ve mevcut müşteri sermayesini geliştirmede önemli bir rol oynar. Bu kapsamda son yıllarda müşteri ilişkileri yönetimi sistemleri (CRM) geliştirilmiş ve işletmelerce uygulanmaya başlanmıştır..

SONUÇ

Entelektüel sermaye, tüm işletmelerin az veya çok ve farklı şekillerde sahip olduğu  görünmeyen varlıklar bütünüdür. Burada önemli olan işletmelerin bu varlıklara sahip olduklarının farkında olup olmamasıdır. Elinde olan bu gücü farkına varıp, geliştiren ve bu varlıkları etkin yöneten işletmeler yarınlarına daha güvenle bakabilecektir.

YARARLANILAN KAYNAKLAR

ALLEE, Verna; “The Value Evoluation”, Journal of Intellectual Capıtal, Cilt:1,Sayı:1 , 2000, 17-32.

BONTİS,Nick, ve diğ.;“Intellectual Capital and Business Performance in Malaysian

Industries”,Journal of Intellectual Capital,Cilt:1,Sayı:1,2000,85-100.

CONTI ,Tito; Kurumsal Özdeğerlendirme, Çev.,Günhan Günay, Kalder Yay., İst.- 1998.

DALAY,İsmail; Yönetim ve Organizasyon,Sakarya Üniversitesi Yay., Adapazarı,2001.

DAVIS,Scott; “The Power Of  The Brand”, Strategy&Leadership,Cilt:28, Sayı:4, 2000, 4-9.

DAVENPORT,T,L.Prusak; İş Dünyasında Bilgi Yönetimi, Rota Yay.,İst.,2001.

DUFFY,Jan ;“Measuring Customer Capital”, Strategy&Leadership, Vol.25,Is.5,2000.

DZINKOWSKI, Romana; “ The Measurement and Management of Intellectual Capital:An  

Introduction”,  Management   Accounting,Vol.78, Is.2, London,Feb.2000.

EDVINSSON,Leif, M.Malone; Intellectual Capital, Harper Collins Pub.,USA,1997.

HALL,Richard; Strategic Learning and Knowledge Management, John Wiley &Sons Ltd., Chichester-1997.

HAMEL,G.C.K.Prahalad; Geleceği Kazanmak, Çev.Zülfü Dicleli, İnkilap Yay.,İst.,1996.

HENG, Michael; “ Mapping Intellectual Capital In A Small Manufacturing Enterprise”, Journal of Intellectual Capital, Cilt:2,Sayı:1, 2001,53-60.

JOHANSON,Ulf; “Mobilising Change:Characteristics of Intangibles Proposed By 11 Swedish

Firms”, OECD-International Symposium,Measuring and Reporting Amsterdam,1999.

LEADBEATER,Charles; “New Measures For The New Economy”, OECD-International

 Symposium,Measuring and Reporting Intellectual Capital:Experience,Issues and

Prospects, Amsterdam,1999.

MATHESON, David,Jim  MATHESON; Akıllı Örgüt, Çev.,Meral Tüzel ,Boyner Holding Yay.,İst.- 1999.

NONAKA,Ikujiro; “Bilgi Yaratan Şirket”, HBR,Çev.,G.Bulut, Bilgi Yönetimi-MESS

Yay.,İst.,1999.

OECD; International Symposium on Measuring and Reporting IC,  Amsterdam,1999.

PELTEKOÄžLU, Filiz Balta; Halkla İlişkiler Nedir, Beta Yay.,İst.-1998.

PETTY,Richard, James GUTHRIE; “Intellectual Capıtal Literature Review”, Journal of Intellectual Capıtal,Cilt:1,Sayı:2 ,2000,156-176.

PFAU, Bruce; “Measuring The Link Between Human  Capital and Shareholder Value”, Journal of Cost Management, Cilt:15,Sayı:1,2001, 16-21.

ROOS,Göran; “Intellectual Capital Analsis As A Strategic Tool”, Strategy & Leadership, Cilt:29,Sayı:4,2001,21

SEETHARAMAN,A ve diğ.; “Intellectual Capital Accounting and Reporting In The

 Knowledge  Economy”, Journal    of Intellectual Capital, Vol.3,Is.2,2002.

STEWART,Thomas; Entelektüel Sermaye, Çev. N.Elhüseyni,MESS Yay.,İst.,1997.

SULLİVAN, Patrick; Value-Driven Intellectual Capital, J.Wiley & Sons Pub.,2000.

SULLİVAN,Patrick; Profiting From Intellectual Capital, J.Wiley &Sons Pub.,1998.

TEECE, David; Managing Intellectual Capital, Oxford University Press, New York –2000.

TEMİZ, Özgür; “Organizasyonel Kültür ve İş Performansı”, Active, Eylül-Ekim , 2001.

TIDD,Joe; >From Knowledge Management To Strategic Competence, Imperial College Press,London – 2000.

USOFF,Catherine ve diğ., “The Importance of Intellectual Capital and Its Effect on Performance Measurement Systems”, Managerial Auditing Journal, Cilt:17 , Sayı:1/2, 2002.9-15.

WEILL Peter, Marianne BROADBENT; Enformasyon Altyapısı, Çev.,A.Gündal Ünal, Boyner Holding Yay.,İst.- 1999.

WILLIAMS,Mitchell; “Relationship Between Board Structure and A Firm’s Intellectual Capital Performance in An Emerging Economy”, Calgary University, Canada-2000.

67545 kez görüldü, 2 kez indirildi.

<< --
 
EBSCO
PROQUEST
CABELLS DIRECTORY
INDEX COPERNICUS
SOCIOLOGICAL ABSTRACTS
ASOS Akademia Sosyal Bilimler Index
Üye Girişi
DUYURULAR/HABERLER
Dergide yayınlanan yazılardaki görüşler ve bu konudaki sorumluluk yazarlarına aittir.
Ampirik veriler, değerlendirme sürecinde hakem veya hakemler tarafından talep edilirse, yazar veya yazarlar ilgili verileri paylaşırlar.
Bu verilerin bir başka çalışmada kullanılmaması esastır.
© 2000 - 2024 İş,Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi