Yıl: 2003/ Cilt: 5 Sayı: 2 Sıra: 10 / No: 164 /     DOI:

Türkiye`de Sanayinin Üretim ve İstihdam Yapısı ve İşgücü Gömülemesi Olgusu
Yard.Doç.Dr. Hüseyin Mualla YÜCEOL
Mersin Üniversitesi Erdemli Meslek Yüksekokulu

Giriş

Bu çalışma, Türkiye ekonomisindeki en önemli sorunlardan birisi olan işsizliğin temel kaynaklarından, sanayinin üretim ve yatırım yapısındaki değişmeleri ele almakta ve "işgücü gömülemesi" kavramı üzerinde durmaktadır. Bu amaçla çalışma; öncelikle Türkiye ekonomisinde yaşanan devresel dalgalanmaların istihdam, dolayısıyla işsizlik üzerindeki etkilerini ortaya koymakta, daha sonra da 1970, 1980 ve 1990'lı yıllarda imalat sanayiinin üretim, yatırım ve istihdam yapısında yaşanan değişmeleri vurgulamaktadır. Sonuç olarak; çalışmanın üzerinde durduğu temel konu, çıktı talebine ve üretim koşullarına bağlı olan emek talebinin arttırılması yönündeki politikaların önemidir.

1. Ekonomide Devresel Dalgalanmalar

İktisadi çevrim en genel anlamıyla, gelişme süreci içinde mal ve hizmetlerin üretim ve tüketiminde devrevi olarak oluşan dengesizliklerin, karşılıklı etkileşim yoluyla tüm ekonomik unsurlar üzerinde birikimli bir biçimde etkisini göstermesi sonucu ortaya çıkan genişleme ve daralmalar olarak tanımlanmaktadır (Yıldırım, 1999:1). İktisadi okulların makroekonomik çalışmalarının merkezinde üretim, istihdam ve enflasyon gibi makro değişkenlerde ortaya çıkan salınımların incelenmesi bulunmaktadır. Bu süreçte temel makroekonomik değişkenlerde ortaya çıkan dalgalanmaların, işsizliğin azalması veya artması yönünde etkilerinin ortaya çıkması da önem kazanmaktadır. Bu nedenle, iktisadi konjonktürün bunalım ve daralma dönemlerinde ortaya çıkan işsizliğe konjonktürel işsizlik adı verilmektedir.

Türkiye'de gerek ulusal gerekse uluslararası ekonomik dalgalanmalar nedeniyle zaman zaman bu tür işsizliğin diğer işsizlik türleriyle beraber ortaya çıktığı görülmektedir. DİE'nin (1999 ve 2003) Türkiye ekonomisinin temel makroekonomik verilerini oluşturan reel üretim, fiyatlar ve istihdam değişkenlerine ait istatistikleri incelendiğinde; Türkiye'de büyüme ve enflasyonda olduğu kadar, istihdamda da dalgalanmaların olduğu gözlemlenebilir. Bununla birlikte istihdamdaki değişme bazı yıllarda pozitif, bazı yıllarda sıfıra yakın bazı yıllarda negatif olmaktadır. DİE tabanlı altı aylık verilere (Nisan ve Ekim) bakıldığında ise, değişkenlerdeki dalgalanmalar daha net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Bu aşamada Türkiye ekonomisindeki devresel dalgalanmalar, geleneksel iş-çevrimleri (business cycles) yazınında geliştirilen bir takım yöntemlerle daha açık bir şekilde analiz edilebilir. Bu yöntemlerden birisi Hodrick-Prescot Filtresi olarak bilinen ve gayri safi milli hasılanın reel büyümesini, "trend" ve trend etrafında salınım gösteren "devresel dalgalanmalara" ayrıştıran yöntemdir (Yıldırım, 1999:16). Bu bağlamda, Türkiye ekonomisinde 1960-2000 dönemi arasında yapılan bir iş-çevrimi analizinde genel olarak şu sonuca ulaşılmıştır (Yüceol, 2002: 164): 1960'dan sonra bir büyüme trendine giren ulusal ekonomi, 1975-1980 ve 1994-2000 aralıklarında bir daralma sürecine girmiştir. Devresel dalgalanmalar açısından bakıldığında ise, 1980, 1994 ve 2000 yıllarında ekonomik büyümede önemli düşüşler gözlenmiştir.

Bunun yanında özel imalat sanayisinde üretim ve istihdamda ortaya çıkan kısa dönemli devresel dalgalanmalar da analiz edilebilir. Bunun için DİE'nin(2001) "Aylık Ekonomik Göstergeler" adlı yayınında yer alan üretim ve istihdam serileri kullanılabilir. Burada üretim serisi DİE'nin özel imalat sanayi üç aylık sanayi üretim endeksindeki (mevsimsel düzeltilmiş) büyüme oranı olarak, istihdam serisi de özel imalat sanayi üretimde çalışanlar endeksindeki (mevsimsel düzeltilmiş) büyüme oranı olarak kabul edilmiştir.

Türkiye ekonomisindeki devresel dalgalanmalar incelendiğinde; üretimde önemli yükselişlerin olduğu dönemlerde (tepe noktaları) istihdamın dikkate değer bir gecikme olmaksızın arttığı, üretimde önemli düşüşlerin olduğu dönemlerde (dip noktaları) ise istihdamın da azaldığı görülebilir. Bununla birlikte dalgalanmaların seyrine bakıldığında, üretimde 'artış' olduğunda istihdamın bir 'azalma' eğilimine girmesi şeklinde bir durum karşımıza çıkmaktadır. Bu durum, üretimdeki bir artışa karşılık olarak istihdamın hemen artmadığı sonucunu doğurmaktadır. Bunun açık bir nedeni, firmaların normalin üzerinde satış yaptıklarında, işçi sayısını da aynı şekilde arttırmamaları veya işçileri eğitmenin maliyetidir. Böylece pek çok firma talep düşük olduğunda mevcut işçilerin istihdamını devam ettirmeyi tercih etmekte, talep yüksek olduğunda ise onlardan daha fazla çalışmalarını istemektedir. Bu durum, literatürde "işgücü gömülemesi (labour hoarding)" olarak bilinmektedir.

İşgücü gömülemesinin çeşitli tanımları ve ölçüm şekilleri bulunmaktadır (Felicies, 2002 ve Namazie, 2003). Bununla birlikte genel olarak, ekonominin daralma dönemlerinde işgücünün verimsiz kullanımının söz konusu olduğu ve firmaların bu tür dönemlerde belirli bir noktaya kadar işçi gömülemesi yöntemini tercih ettikleri söylenebilir. Burada firmalar işgücünün istihdamını, kendi ürün taleplerinde ortaya çıkan kısa dönemli dalgalanmalara göre ayarlamayı tercih etmemekte, bunun yerine işgücü kullanımının çevrim boyunca değişmesine izin vermektedirler (Felicies, 2002:1). Tabii ki işgücü gömülemesinin büyüklüğü firma davranışlarına ve ekonomideki büyümenin hızına göre farklılık gösterebilir.

2. Sanayinin Üretim ve Yatırım Yapısı

Türkiye, kapitalist ekonomilerin II. Dünya Savaşı sonrasında yaşadığı uzun dönemli dalganın etkisini 1960'lı yılların başında yaşamıştır. Ancak, 1980 yılına girildiğinde tıkanan ekonominin dışarıya açılma ihtiyacı duyması nedeniyle, Türkiye ekonomisinin dünya ekonomisindeki durgunluk dönemi olan 1974 sonrası ve krizinden çok fazla gecikmeden etkilendiği görülmüştür (Çetik ve Akkaya, 1999: 56). Emek piyasası ve emek gücü bakımından bu dönemler incelendiğinde; her ne kadar üretim sürecinde daha fazla ve yoğun işçi kullanımı söz konusu olsa da, ekonomik yapıdaki ve uygulanan iktisat politikalarındaki değişim, endüstri ilişkilerinin kurumlarını ve emek piyasasını olumsuz yönde etkilemiş, işgücünün yapısında ekonomik gelişmelere bağlı önemli değişimler yaşanmıştır.

Türkiye'de, istihdam ve katma değerin imalat sanayii içindeki yüzde paylarının gelişimi, sanayinin gelişmesi ve gerçekleştirdiği yapısal değişme, "sınai üretim içinde ara ve yatırım malları payının artması" şeklindeki yaklaşım doğrultusunda incelenebilir (Boratav ve Türkcan, 1994). Bilindiği gibi 1970'li yıllardan 1990'lı yıllara uzanan süreçte imalat sanayii, ekonomik büyüme ve yapısal değişmenin en dinamik unsurunu oluşturmuştur.

İmalat sanayii katma değerinin, DİE'nin "İstatistik Göstergeler" ve "Yıllık İmalat Sanayi İstatistikleri" kaynaklarına göre alt sektörler halinde incelenmesi durumunda; 1970 yılından 1980'li yıllara kadar ara ve yatırım malları üreten sektörler lehine bir yapısal dönüşüm yaşandığı, ancak 1980'li yılların sonlarına doğru bu değişim hızının azaldığı ve 1995 yılı itibariyle bu azalmanın devam ettiği görülmektedir. İmalat sanayi katma değeri içinde 1970 yılında % 41.9 paya sahip tüketim malları sanayiinin bu payı 1980'de % 38.3'e, 1988'de % 37.9'e düşmüş, buna karşın ara mallarının katma değer payı 1970'de %44.9 iken, 1980'de %44.2'e, 1988'de 41.6'ya gerilemiştir. Yatırım mallarının payı ise 1970 yılında %13.2'den, 1980 yılında %17.6'ya, 1988 yılında ise %20.5' e yükselmiştir (DİE, 1995, 1999).

Bununla birlikte 1995 yılında tüketim malları sanayiinin katma değer içindeki payının tekrar yükselmeye başlaması yanında ara ve yatırım malları sanayiinin paylarında düşüşler yaşanmış ve tüketim malları sanayiinin 1970-1995 döneminde istihdamdaki ağırlığını korumaya devam ettirmiştir. 1995 yılında istihdamın % 57.1'i tüketim malları sanayiinde yer almıştır.

Verimlilik, üretim ölçeği, teknoloji ve sermaye yoğunluğu ve reel ücretler açısından imalat sanayiinde ortaya çıkan yapısal değişim ise, 1980 öncesi ve 1980 sonrası doğrultusunda ele alınabilir. Burada DİE verileri analiz edilirken sırasıyla şu değişkenler kullanılmıştır: Kişi başına katma değer (işgücü verimliliği) artış hızı, sabit fiyatlarla (1987=100), Kişi başına sermaye stoku (sermaye yoğunluğu) artış hızı, sabit fiyatlarla (1987=100), Üretim ölçeği (çıktı miktarı) artış hızı, sabit fiyatlarla (1987=100), Sabit sermaye yatırımları artış hızı, sabit fiyatlarla (1987=100), Sabit Ücretler artış hızı, sabit fiyatlarla (1987=100).

Buna göre 1970-79 döneminde işgücü verimliliği imalat sanayiinde % 3.4 iken, 1980-89 döneminde % 7.3 ve 1990-96 döneminde % 10.5'dir (DİE, 1995, 1999). 1970'lerde verimliliğin düşük olmasında üretim ölçeğinin küçük, sermaye yoğunluğunun düşük, kullanılan teknolojinin geri ve emek-yoğun oluşu, beşeri sermaye stokunun niteliksizliği gibi etkenler rol oynarken; 1980 sonrasında işgücü verimliliğinde ortaya çıkan artışlarda ise ithalat tıkanıklıklarının giderilmesi, kapasite kullanımının artması ve dış pazarlara yönelme gibi etkenler rol oynamıştır. Bununla birlikte alt sektörler itibariyle bakıldığında işgücü verimliliğinin önemli farklılıklar gösterdiği anlaşılmaktadır. Ancak, 1970-96 döneminde verimliliğin istikrarlı bir şekilde yüksek olduğu sektörler, tütün, orman ürünleri, basın-yayın, kimya, kauçuk ürünleri, makine, elektrik makinaları, taşıt ve araç gereçleri sanayileri olmuştur.

Üretim ölçeği açısından bakıldığında, imalat sanayiinde en yüksek çıktı büyümesinin 1970-79 döneminde gerçekleştiği, 1980-89 ve 1990-96 dönemlerinde ise büyüme oranlarında bir düşme olduğu görülmektedir. 1970-79 döneminde % 12.1 olan sabit sermaye yatırımları ise, 1980-89 döneminde % 5.1'e düşmüş, 1990-96 döneminde ise yeniden % 13 düzeyine ulaşmıştır. Bununla birlikte, kişi başına düşen sermaye yatırımları 1970-79 dönemindeki % 6.3 olan seviyesini, 1980 sonrasında devam ettirmemiştir.

Çalışanlara yapılan ücret ödemelerine bakıldığında, verimlilikte ortaya çıkan artışın tersine bir gelişme olduğu gözlenmektedir. Çünkü, 1970-79 döneminde imalat sanayiinde sabit ücretlerde ortalama %8.8'lik bir artışa karşın, 1980-89 döneminde bu artış % 1.5 olmuştur. 1990-96 döneminde ise sabit ücretler % 0.3 azalmıştır. Bu gelişme, 1980 sonrası yaşanan yapısal dönüşümün çalışanların aleyhine geliştiğini açık bir şekilde göstermektedir. Bilindiği gibi 24 Ocak Programı ile birlikte emeğin fiyatının düşük tutulmasıyla, bir yandan yüksek kâr oranının yatırımları uyarmasını, diğer yandan da maliyet-iç talep öğeleriyle dışsatımın artırılmasını amaçlayan politikalar uygulanmıştır.

3. Genel Değerlendirme ve Sonuç

Ekonomik gelişme ve sanayileşme sürecinde, işgücü fazlasının absorbe edilmesi konusunda üzerinde durulması gereken en önemli konu, sanayinin üretim ve yatırım yapısında ortaya konulan gelişmelerdir. Bu çalışmada, Türkiye' de 1970-80 döneminde ara ve yatırım malları üreten sektörler lehine yaşanan yapısal dönüşümün, 1980'li yıllardan sonra devam etmediği, dolayısıyla yatırımdan uzaklaşan bu yapının bir istihdam sorunu yarattığı üzerinde durulmuştur. Buna ek olarak, 1960'lı yıllardan 1990'lı yılların sonuna uzanan süreçte, imalat sanayiinde emek yoğunluğunun genel olarak bütün sektörlerde azaldığı, sermaye yoğunluklarının ise düşük bir miktarda arttığı; böylece, katma değer yaratma kapasiteleri düşük olsa da, ne emek yoğun üretim tekniklerindeki istihdam yaratma olanaklarından yararlanıldığı, ne de daha fazla katma değer yaratması beklenen sermaye yoğun üretim tekniklerinin yeterince geliştirildiği vurgulanmıştır. Bu durumda, Türkiye'de emek piyasasının istihdam ve ücret alanlarında ortaya çıkan gelişmelerinin, çoğu kez ekonominin reel faktörlerinden bağımsız olarak şekillendiği, bununla birlikte siyasi ve devresel (konjonktürel) faktörlerin belirleyici faktörler olarak ön plana çıktığı söylenebilir.

Ekonominin özellikle devresel dalgalanmalar sürecinde, emek piyasasının önemli olgularından birisi olan ve işsizlik açısından da üzerinde durulması gereken işgücü gömülemesi kavramı karşımıza çıkmaktadır. Türkiye'de işgücü gömülemesinin gerçek büyüklüğünü ölçme ve değerlendirme konusu üzerinde yeterince durulmamıştır. Aslında işgücü gömülemesi Türkiye'nin en önemli ekonomik ve toplumsal sorunlarından birisi olan işsizlik için de bir açıklama sunmaktadır. Çünkü işgücü gömülemesi, fiyatlar düştükçe çıktı talebindeki bir azalmanın işgücünün marjinal verimlilik eğrisini azaltması sonucunda ortaya çıkmakta, böylece işgücü talebi azalmaktadır. Bu, emek talebinin çıktı talebinden ve üretim koşullarından türetilmesiyle ilgili bir durumdur.

Sonuç olarak; üretimi etkileyecek herhangi bir politikanın emek talebini de etkilemesi gerekmektedir. Öyleyse, Türkiye'de işsizlik sorununun çözümlenmesi ilk olarak üretimin, yatırımın ve böylece istihdamın arttırılması doğrultusundaki politikalara bağlıdır. Ancak, şu anda Türkiye'de kronik hale gelen kamu finansmanı dengesizliklerinin neden olduğu istikrarsızlıkla birlikte, rant ekonomisi koşullarının ekonomiyi yatırım ve üretimden uzaklaştırdığı görülmektedir. Diğer taraftan işletmeler üzerinde vergilerle birlikte sosyal amaçlarla getirilmiş yükümlülükler, üretim yapma ve işçi çalıştırma maliyetini artırmakta, kayıt dışı sektörün genişlemesine ve taşeron uygulamasının ve kaçak işçi çalıştırılmasının teşvik edilmesine neden olmaktadır. Böylece, Türkiye'de uygulanmakta olan ekonomik politikalar yüksek verimli faaliyet alanlarında, eskiye oranla daha az istihdam yarattığı ve artan orandaki işgücü fazlalarını absorbe etmediği için hem işsizlik sorunu önem kazanmakta, hem de düşük verimli çalışma alanlarında işgücü yığılması ortaya çıkmaktadır.

 KAYNAKLAR

Borotav, Korkut - Türkcan, Ergun, Türkiye'de Sanayileşmenin Yeni Boyutları ve KİT'ler, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İktisat Politikaları Seçenekleri 1, 3.Baskı, İstanbul, 1994.

Borotav, Korkut-Türel, Oktar-Yeldan, Erinç, "Distributional Dynamics In Turkey Under "Structural Adjustment ", New Perspectives On Turkey 11 (Fall): 43-69, 1994.

Çetik, Mete - Akkaya, Yüksel, Türkiye'de Endüstri İlişkileri, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, İstanbul, 1999.

DİE , İstatistiki Göstergeler: 1923-1995, Ankara, 1996.

DİE, İmalat Sanayiinde İstihdam, Ankara, 1998.

DİE, Yıllık İmalat Sanayi İstatistikleri 1995, Ankara, 1999.

DİE, Türkiye Ekonomisi: İstatistik ve Yorumlar, Ankara, 1999.

DİE, Türkiye Ekonomisi: İstatistik ve Yorumlar, Ankara, 2003.

DPT, Aylık Ekonomik Göstergeler, Haziran, Ankara, 2001.

Ekin, Nusret, Gelişen Ülkelerde ve Türkiye'de İşsizlik, İstanbul Üniversitesi Yayını, Yayın no:1625, Sermet Matbaası, İstanbul, 1971.

Felicies, Guillermo, "Assesing The Extent of Labour Hoarding", Bank of Structural Economic Analysisi Division, http://www.bankofengland.co.uk/qb/030204.pdf, 2002, Erişim tarihi: 20.05.2003.

Karadeniz, Oğuz, "Türkiye' de Kayıt Dışı İşçilik ve Nedenleri", Ekonomide Durum Dergisi, Türk-İş Araştırma Merkezi, Güz, Ankara, 1999.

Namazie, Ceema Zahra, "Why Labour Hoarding May Be Rational: A Model of Firm Behaviour During Transition", http://www.sticerd.lse.ac.uk/dps/case/cp/CASEpaper69.pdf, 2003, Erişim Tarihi: 12.02.2003.

Ruben, Ester Biton, "Türkiye' de Sanayileşmenin İstihdam Etkileri ve Sektörler Arası Bağların İncelenmesi", Ekonomide Durum Dergisi, Türk-İş Araştırma Merkezi, Güz, Ankara, 1999.

Voyvoda, Ebru - Yeldan, Erinç, "Türk İmalat Sanayiinde İşgücü Üretkenliği ve Ücretlerin Gelişimi", Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu, Türk-İş Yıllığı, Cilt 2, Ankara, s.195-219, 1999.

Yıldırım, Erhan, "Reel İş Çevrimi Kuramı ve İktisat Politikası", Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi Özel Sayı (Prof.Dr. Halil Nadaroğlu'na Armağan), cilt:XIV, sayı 1: 443-466, 1998.

Yüceol, Hüseyin Mualla, Emek Piyasası Kuramları ve Türkiye' de İşsizlik Sorunu, Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Ana Bilim Dalı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Adana, 2002.

62374 kez görüldü, 3 kez indirildi.

<< --
 
EBSCO
PROQUEST
CABELLS DIRECTORY
INDEX COPERNICUS
SOCIOLOGICAL ABSTRACTS
ASOS Akademia Sosyal Bilimler Index
Üye Girişi
DUYURULAR/HABERLER
Dergide yayınlanan yazılardaki görüşler ve bu konudaki sorumluluk yazarlarına aittir.
Ampirik veriler, değerlendirme sürecinde hakem veya hakemler tarafından talep edilirse, yazar veya yazarlar ilgili verileri paylaşırlar.
Bu verilerin bir başka çalışmada kullanılmaması esastır.
© 2000 - 2024 İş,Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi