Yıl: 2003/ Cilt: 5 Sayı: 2 Sıra: 7 / No: 143 /     DOI:

Konaklama İşletmelerinde Ergonominin İşgören Verimliliği Üzerine Etkileri
Öğr.Gör. Mahmut DEMİR
Muğla Üniversitesi - Ortaca MYO - Turizm ve Otel İşletmeciliği Programı

GİRİŞ

Günümüzde, işletmelerin yoğunlaşan küresel rekabet karşısında varlıklarını sürdürmek, başarılı olabilmek ve yenilikleri takip ederek değişime uyum sağlayabilmek amacıyla üretim faktörlerini etkin bir şekilde kullanmak zorunda oldukları görülmektedir.

Teknolojik gelişmelerin ekonomik ve sosyal etkileri hem günlük yaşamda hem de iş yaşamında belirgin bir şekilde kendini göstermektedir. Bu nedenle diğer sektör işletmeleri gibi konaklama işletmeleri de yenilikleri anında izlemek, kendilerini yeni koşullara uydurmak ve yeni gelişmeleri takip etmek zorundadırlar. İşletmelerin rekabetin acımasız kurallarına boyun eğmemek ve istenmeyen durumlarla karşılaşmamak için kaynaklarını etkin bir şekilde kullanması gereklidir. Kaynakların etkin kullanımında ergonominin sağlanması oldukça büyük önem taşımaktadır.

1. ERGONOMİ-VERİMLİLİK İLİŞKİSİ

Örgütlerin başarısında "insan- araç ve gereç-çalışma ortamı" uyumunun oldukça büyük bir öneme sahip olduğu bilinmektedir. Gerek işgörenlerin çalışma ortamı ve araç-gereçlere uyumu, gerekse bu araçların işgörenlere uygunluğu konusunda işletmeler bir taraftan çeşitli eğitim ve gelişim programları düzenlerken diğer taraftan iş ortamında fiziksel düzenlemeler yapmaktadır. Diğer bir ifade ile işgörenlerin etkin bir şekilde kullanılabilesi için ergonomi bakımından gerekli düzenin sağlanmasına çalışılmaktadır.

Ergonomi konusunda pek çok tanım yapılmıştır ve hala bu tanımlama süreci devam etmektedir. Ergonominin disiplinler-arası özelliğinden dolayı kapsadığı alanları her geçen gün artırması, diğer bilim dallarına göre genç bir bilim dalı olması ve uygulamalarının heyecan verici sonuçlar yaratması, üzerinde her geçen gün yeni yeni tanımlamalar yapılmasına neden olmaktadır. Bununla birlikte, ergonomi daha çok sözcük anlamı ile tanımlanmaya çalışılmaktadır. Yunanca "ergon; iş, çalışma", "nomos; yasa" anlamına gelen sözcüklerin birleştirilmesiyle elde edilen "Ergonomi" sözcüğü (Özkan 2002; Durmuş 2002) insan performansını artırma amacıyla "insan- araç, gereç (makine)-iş ortamı" sisteminin mühendisliği ve tasarımı olarak kullanılmaktadır.

Ergonomi, insan-sistem uyumunu kolaylaştırarak, bütün sistem unsurlarını ve insanın performansını iyileştirmeyi amaçlamaktadır (Genaidy vd. 2002 ). İnsan-sistem etkileşiminin tasarım etmenleri çevresel, organizasyonel, sosyal, bilişsel, ve fiziksel faktörler (Meister 2001) olarak değerlendirilmektedir.

Genel olarak tanımların ortak özelliklerine göre ergonomi "insan ve iş çevresi arasındaki ilişkileri çalışan bilimsel inceleme" olarak görülmektedir. Bu bakımdan, çevre terimi ile sadece çevredeki ortamı kapsamakta, aynı zamanda insanın, ister birey isterse grup içinde olsun, işin organizasyonu, işin yöntemleri, kullanılan alet ve malzemelerini de içermektedir.

Meister'e (1989) göre; ergonomi, "insan-makine-sistem ilişkisi bağlamında işle ilgili görevleri, işgörenlerin nasıl başardığını, davranışsal ve davranışsal olmayan değişkenlerin, ulaşılan başarıyı nasıl etkilediği üzerine olan bir çalışmadır" şeklinde tanımlanırken, Sanders and McCormick'e (1993) göre ise; "verimli, güvenli, konforlu ve etkili insan kullanımı için aletlerin, makinelerin, sistemlerin, görevlerin, işlerin ve çevrenin tasarımına insanın davranışı, yetenekleri, sınırları, ve diğer özellikleri hakkındaki bilgiyi uygulamak ve keşfetmek" olarak ifade edilmektedir.

Bir ekonomide üretilen mal ve hizmetlerin miktarı, hazır kullanılabilen kaynakların toplam miktarına ve faktörlerin verimliliğine bağlıdır. Üretim faktörleri sınırlı olduğu için ekonominin bir bütün olarak büyümesi verimlilik ile yakından ilgilidir.

Verimlilik, bir üretim ya da hizmet sisteminin ürettiği çıktı ile bu çıktıyı yaratmak için kullanılan girdi arasındaki ilişkidir (Oral 2001, 40). Bir başka ifade ile verimlilik; üretilen mal veya hizmet ile üretime katılan etkenler arasında kurulan bir orandır.

Verimliliğin ölçülme nedenleri; üretimdeki gerçek gelişmeyi saptamak, ekonomik gelişme ile verimlilik arasındaki ilişkiyi bulmak ve işletmelerarası veya milletlerarası kıyaslamaları yapmaktır (T.C. Millî Eğitim Bakanlığı 2001, 8). Konaklama işletmelerinde verimlilik özellikle işgücü ve sermayenin üretimdeki göstergesi olarak değerlendirilmektedir (Ball ve Diğerleri 1986). Verimlilik ölçüleri ile üretimdeki gelişme, gerçek olarak saptanabilir. Bu nedenle ergonomi ile verimlilik arasında önemli bir ilişki söz konusudur.

"Turizm Yatırım ve İşletmeleri Nitelikleri Yönetmeliği"ne tabi aynı sınıf ve türdeki konaklama işletmeleri bile birbirinden farklı özelliklere sahip olabilmektedir. Bu nedenle, konaklama işletmelerinde belirli standartların oluşması ve aynı ergonomik koşulların sağlanması oldukça zordur. Hatta bir konaklama işletmesi içinde, bölümler arasında dahi farklı ergonomik koşulların sağlandığı örnekler bulunmaktadır.

Ergonomi çalışmaları iki aşamada ele alınabilir (Ekin ve İncir 1976);

1. İlk aşamayı dizayn sırsındaki ergonomik çalışmalar oluşturur. Bu aşamada mühendis, fizyolog ve psikolog beraber çalışarak makine ve araçları insanın anatomik, fizyolojik ve psikolojik özelliklerine göre dizayn etmek için çaba harcarlar.
2. İkinci aşama ise, iş yerinde yapılan ergonomik çalışmalardır. Bu aşamada çalışma yöntemleri ve çalışma çevresi ile insanın biyolojik ve psikolojik özellikleri arasında iyi bir uyum sağlamaya çalışılır.

Ergonominin hedefleri

Ergonominin insan yaşamında ve iş hayatında belirli hedefleri söz konusudur. İnsanın değişen ortamlarda ne gibi yüklenmelerle karşı karşıya kaldığını, bireyler açısından hangi zorlanmaların doğduğunu, işin gerektirdiği özellikler ile insanın uygunluk özelliklerini birbiriyle en iyi biçimde nasıl bağdaştırılabileceğini saptamaktır. Ergonominin hedeflerini aşağıdaki gibi açıklamak mümkündür (İTÜ Ergonomi Kulübü 2003);

İnsancıllık ve Ekonomiklik : İnsancıllık ve ekonomiklik amaçlar göz önünde bulundurarak insana ait özelliklerin, bilgilerin, yeteneklerin ve becerilerin bilinmesi ve bunlara ait alt ve üst sınırların belirlenmesi insana yaraşır bir iş düzenlemesinin en önemli değerlendirme ölçütleridir.

Sağlığın Korunması: Sağlığın korunması geniş anlamıyla çalışma koşullarından ileri gelen hastalıkların önlenmesi veya azaltılması anlamındadır.

İşin Sosyal Uygunluğu : İşin sosyal açıdan insana uygunluğu, insan yaşamını toplumsal normlar (bunlar, yasalar, yönetmelikler ve yönergeler ya da toplu sözleşmelerle karşılanmış da olabilir) içinde sürdürebileceği ortamın sağlanması ve bireyler arası ilişkilerin özendirilmesi anlamını taşımaktadır.

Teknik Ekonomik :Teknik-ekonomik rasyonellik, insan-makine sistemini işlevsel açıdan doğru biçimde düzenlenmesi, bu tür sistemlerin performans yeteneklerinin sürekliliğinin sağlanması ve insanların sistem içinde ekonomik açıdan en doğru biçimde görevlendirilmesi anlamını taşımaktadır.

Konaklama işletmelerinde ergonomi - verimlik ilişkisi kapsamında iş ortamının fiziksel sorunları ele alınmaktadır. Bu sorunlar, aydınlatma, atmosfer koşulları ve gürültü olarak belirlenerek verimlilik üzerine etkileri incelenmektedir.

1.1. AYDINLATMA - VERİMLİLİK İLİŞKİSİ

Konaklama işletmelerinde iş alanlarında kusursuz iş yapabilmek iş görenlerin göz sağlığının korunması sağlamak için iyi bir aydınlatma tekniğine gerek duyulmaktadır. Aydınlatma öncelikle, yapılan iş ve işlemlerde kalite ölçütlerinin gerektirdiği tüm ayrıntıların görülebilmesi için gerekli olan temel koşullardan birisidir.

İnsanın cisim ve bilgi algılamasında en önemli algılayıcı organı olan göz, tüm algılamanın yaklaşık % 85'ini yerine getirmektedir. Bu nedenle, iş koşullarının yarattığı yorgunluğun büyük bir kısmının göz zorlanmasından ileri geldiği tahmin edilmektedir. Bir iş ortamında aydınlatma gereksinimi, yapılan işlerin özelliklerine, ayrıntıların algılanması gibi vb. kriterlere bağlıdır. İş ortamında ve çeşitli iş alanlarının gerektirdiği aydınlatma düzeyleri önemli bir husustur. En yüksek aydınlatmanın en uygun yaklaşım olmadığı gibi düşük aydınlatma da uygun bir yaklaşım değildir. Çünkü aydınlatmada temel olan, amaca uygunluktur.

Aydınlatmanın temel unsurlarından birisi de aydınlatma şekilleri ve ışık kaynakları olarak bilinmektedir. Aydınlatma şekilleri beş grupta toplanabilir (Su 2001, 159);

• Doğrudan aydınlatma ; Reflektörden yayılan ışık akısının en az %90'nı aşağıya doğru yayılan aydınlatma şeklidir. Konaklama tesislerinde özellikle tavanı yüksek olan salonlar, lobi ve merdivenlerde kullanılmaktadır.

• Yarı doğrudan aydınlatma ; Işık akısının % 60-80'ini aşağıya doğru yayılır. Işık kaynağının önüne opak cam, arkasına da mat cam konur. Odalarda, koridorlarda duvar ve tavanı koyu renkte olan yerlerde kullanılmaktadır.

• Genel aydınlatma ; Reflektörden çıkan ışığın yarısı aşağıya, yarısı yukarıya yayılır. Belirli bir amaç için kullanılmayan mahallerde kullanılır.

• Yarı dolaylı aydınlatma ; Işık akısının % 20-40'ı aşağıya doğru yayılır. Açık renk duvar ve tavanlı yerlerde kullanılmaktadır.

• Dolaylı aydınlatma ; Reflektörden yayılan ışığın tamamı yukarıya yayılır. Yemek salonları, toplantı salonları gibi yerlerde kullanılmaktadır.

Bir aydınlatma düzeninin niteliğinin belirlenmesinde; aydınlatma şiddeti, düzeyi, ışık yönü ve dağılımı, ışık rengi ve yansıması gibi birtakım faktörler önemli rol oynamaktadır. İşyeri aydınlatılmasında alınması gereken tedbirler ve yapılması gerekenleri aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür;

* Doğrudan yapılan iç yada çevre aydınlatmasının uygun yapılması

* Parlamanın önlenmesi

* Işık titreşimlerinin önlenmesi

* Gölgeleme tekniğinden yararlanılması

* Uygun renkte aydınlatma araçları ve yeterli ışıklandırma düzeninin sağlanması

* Gözlerin dinlendirilmesi

* Duruş ve oturuş zorluklarına göre aydınlatma sisteminin kurulması

* Aydınlatma Tasarımında "Günışığı ile aydınlatma" ve "Yapay aydınlatma" gibi Pratik Önlemlerin alınması gereklidir.

Aydınlatma ile verim arasında çok yakın bir ilişki vardır. İyi bir aydınlatma hem erken yorulmayı önler hem de insanları güdüleyerek iş verimini arttırır. Aydınlatma ile verim ilişkisini inceleyen birçok araştırma yapılmıştır. Bu araştırmaların sonucunda, iyi ve yeterli aydınlatmanın iyi görmeyi sağlayarak, bir işin, daha kısa sürede daha kaliteli yapılmasına olanak sağladığı ve verimi yükselttiği saptanmıştır (Su 2001, 196). Gün ışığına yakın ışıklandırma, görüş etkinliği açısından diğerlerinden üstündür. Flaman telli lambalarda düzeltici filtrelerden yararlanma güneş ışınına yakın bir ışık elde etmek amacıyla yapılır. Güneş ışınına yakın bir ışıklandırma bireylere ferahlık verir. Kötü ışıklandırmanın getirdiği adeli yorgunluk ile birleşen can sıkıcı durum, hem dikkati dağıtır hem de insanı moral bakımından yıpratır ve sinirli kılar. Moral üzerine etkileri yanında kötü ışıklandırma göz sinirlerini yıpratır, zayıflatır, geçici veya daimi körlüklere yol açar (Eren 1998, 214). Bu nedenle aydınlatma faktörü konaklama işletmelerinde yönetimin üzerinde önemle durması gereken konulardan birisi olarak görülmektedir.

1.2. ATMOSFER KOŞULLARI - VERİMLİLİK İLİŞKİSİ

Üretime yönelik iklim şartları işgören sağlığı ile yakından ilgilidir. Diğer taraftan çalışma verimine de tesir etmektedir. Genelde olumsuz iklim şartları işgörenler üzerinde istenmeyen etkiler yaratmakta ve bunun neticesi olarak da iş kaybı, iş kazası ve verim düşüklüğü gibi durumlar ortaya çıkmaktadır.

İklim koşullarının insanlar üzerinde çok çeşitli etkileri vardır. Havanın kimyasal bileşimi, hava sıcaklığı, hava basıncı, hava değişimleri, havadaki nem oranı, farklı sıcaklık dereceleri ve nem oranları, işgörenler ve iş verimi üzerinde önemli etkileri bulunmaktadır (Eren 1993, 181; Niemela ve Diğerleri 2002).

İnsanın vücut ısısı 37 ºC'dir. Bu değerden ancak çok küçük sapmalar olabilir. İnsanlar beden iç ısısında değişikliklere neden olabilecek iş yeri, genel çevre ya da iklim değişikliklerine pek dayanıklı olmadıkları için atmosfer koşullarından kolaylıkla etkilenebilmektedir. Bu nedenle, insanların verimli çalışmaları ancak kendilerini rahat hissedebilecekleri ortamlarda gerçekleşebilir. Çalışılan yerdeki iklim faktörlerinden sıcaklığın çok yüksek ya da düşük, nemin çok fazla ya da az ve hava akım hızının çok fazla ya da düşük olması önemli derecede stres yaratmakta ya da çeşitli hastalıklara neden olmaktadır (Öncer 2000).

İklim değişiklikleri yanında, kapalı yerlerde çalışmak, örneğin konaklama işletmelerinde mutfak bölümü, büyük ölçüde ısı yayan ocak ya da fırınlar karşısında görev yapmak veya tam tersine, soğuk iklim koşullarında ya da soğuk ortam gerektiren alanlarda çalışmak işgörenler üzerinde önemli ölçüde stres yaratmaktadır. Bu nedenle, insanların rahat çalışabildikleri ortam koşullarını iyi tanımlamak ve çeşitli stres hallerinde de dayanıklılık sınırlarını bilmek önemlidir.

Hava ya da ışınım (Isı ışınımı, aralarında sıcaklık farkı bulunan iki cisim arasında, hava gibi iletken bir ortam veya doğrudan bir temas olmadan meydana gelir) sıcaklığın yüksek olması, nabzın, vücut sıcaklığının ve terlemenin artmasına neden olmaktadır. Bunun sonucunda yorgunluk, baygınlık, cilt yanıkları ve sıcak çarpması gibi gerek performansı gerekse insan sağlığını etkileyen olumsuzluklar meydan gelmektedir. Hava ve ışınım sıcaklığının düşük olması, donma, soğuk algınlığı, soğuk yanığı ile el ve vücut becerilerinin azalması gibi olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Genelde, insan performansının 27 ºC efektif sıcaklıktan (efektif sıcaklık, 25 ºC, %100 nem oranında ve 0.1m/sn. hava akımındaki sıcaklıktır ) sonra azalma gösterdiği bilinmektedir (Öncer 2000). Bu nedenle çalışma ortamı sıcaklığının normal standartlarda belirlenmesi gereklidir.

1977 başındaki iş yerlerine ait yönergelerde kanun koyucunun havadaki nem oranı verilmeden ortam sıcaklıklarının en düşük değerler verileri şöyledir (İTÜ Ergonomi Kulübü 2003);

• Çoğunlukla oturarak görülen işlerde +19 ºC
• Çoğunlukla oturmadan görülen işlerde +17 ºC
• Ağır bedensel çalışmada +12 ºC
• Bürolarda +20 ºC
• Satış yapılan kapalı yerlerde +19 ºC

Dışarıdaki sıcaklıkla, ortam sıcaklığı arasındaki farkın 4 ºC'den fazla olmaması gerekir. Bağıl nem %50 iken yer, tavan, duvar ve pencerelerin ısıyı dışarı vermelerini önlemek için, sıcaklık farkının olanaklar çerçevesinde düşük tutulması gerekmektedir. Bu yüzeylerin sıcaklıkları ile hava sıcaklığının arasındaki sıcaklık farkı 2ºC dereceden az ya da fazla olmaması gerekir.

Bir iş yerinde uygun iklim koşullarının artı veya eksi olarak değişmesi işgörenlerin verimliliklerinde önemli rol oynamaktadır. Hem işgörenlerin sağlığı hem de verimlik açısından uygun iklim koşullarının sağlanması gereklidir. İklim koşullarının işgörenlerin verimliliği üzerindeki olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi konusunda bazı teknik çalışmalar yapılarak sorunu çözmek mümkün olabilir.

Eğer bir iş yerinde iklim koşullarının iyileştirmek teknik ve ekonomik açıdan mümkün değilse, bu durumda işgörenlere yönelik bir dizi koruyucu önlemler almak gerekir. Bu önlemleri aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür (Öncer 2000);

a) Fizyolojik koruyucu önlemler

Bu tür önlemlerde öncelikle işe alınacak elemanların işyerinin iklim şartlarına uygunlukları fiziksel açıdan incelenir. İşyeri iklim koşullarına uygun olmayan kişilerin işe alınmaması ilk önlem olarak sağlanmış olur.

b) Kişisel koruyucu önlemler

Aşırı iklim koşullarında çalışmak durumunda olan işgörenler için kişisel koruyucu önlemlerin başında iş ortamına uygun giysilerin kullanılması gelir. Örneğin konaklama işletmelerinde sahil bar, havuz başı, spor bölümleri gibi açık alanlarda ve sıcak ortamlarda ışığı yansıtacak ve ısıyı vücutta tutmayacak açık renkli giysilerin ile başa şapka giyilmesi gerekir.

c) Koruyucu teknik önlemler

Çalışma yerlerinde koruyucu teknik önlemlerle, öncelikle sıcak ya da soğuğun ışınımı önlemeye çalışılır. Bunun için parlak metal yüzeyli koruyucu paravanlar, jaluziler ve tel örgüler kullanılır. Ayrıca binaların yalıtılması ile ışınım önlenebilir.

d) Koruyucu organizasyon önlemleri

Alınan tüm önlemlere rağmen iklim etkilerinden korunmada başarılı olmak mümkün değilse, bu durumda çalışma saatlerinde düzenlemeler yapılabilir. Yarı zamanlı (part-time) çalışma şekli, çalışma araları dinlenme sürelerinin uzatılması gibi yöntemler uygulanabilir.

1.3. GÜRÜLTÜ- VERİMLİLİK İLİŞKİSİ

Konaklama işletmelerinde hem işgörenleri hem de müşterileri rahatsız eden çevresel faktörlerden birisi de gürültüdür. 11.12.1986 tarih ve 19308 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Gürültü Kontrol Yönetmeliği (GKY)'ne göre gürültü; gelişigüzel bir yapısı olan bir ses spektrumudur ki, subjektif olarak, istenmeyen ses biçiminde tanımlanır.

İnsan ve toplum üzerinde olumsuz etki yapan ve istenmeyen seslere gürültü denir. Gürültü, insanlarda işitme kayıplarının yanı sıra önemli bir stres ajanı olarak psikolojik, sinir ve dolaşım sistemlerini etkileyerek çeşitli hastalıklara yol açmaktadır. Dünyada ve ülkemizde, meslek hastalıkları arasında en yaygın olanı, gürültü nedenli işitme kayıplarıdır. Gürültü yalnızca işyeri zararlısı değil aynı zamanda da önemli bir çevresel patolojik etkendir. Kişinin sessiz bir ortamda 1,5 metreden günlük konuşmaları anlamakta güçlük çekmeye başladığı sınır gürültü düzeyi olarak kabul edilebilir. Bu sınır 500, 1000 ve 2000 Hz frekanslarda ortalama 25 dB değerine karşılık gelmektedir (Güner 2002).

Zihinsel işlemleri gerektiren işlerde gürültü çok rahatsız edicidir. Gürültü ani olarak meydana geldiği zaman insanda ani korku ve şoklara neden olmaktadır. Aşırı gürültü ise geçici veya sürekli sağırlıklara neden olmaktadır. Gürültünün önlenebilmesi öncelikle gürültü faktörlerinin belirlenmesi gerekir.

Gürültü faktörü üçe ayrılır (Fıkırkoca 2000);

* İç gürültü (zamanla ve kullanım sonucu oluşan yıpranma ve birim içindeki işgörenden kaynaklanan diğer gürültüler)

* Dış gürültü (çevre koşullarındaki ve insan faktöründeki değişiklikler)

* Birimler arası gürültü (üretim ve hizmet sunumunda birimden birime görülen değişiklik)

GKY'ne göre değişik gürültü kaynakları ve bu kaynaklardan yayılmasına izin verilen en üst gürültü seviyelerinden daha yüksek gürültü çıkaran araçların gerekli tedbirler alınmadan çalıştırılması, hizmete sokulması, kullanılması yasaklanmıştır.

Kaynak; Öncer, Mustafa (2000) İşyeri Ortamında Çalışanların Performansını Etkileyen Fiziksel Çevre Koşulları, Verimlilik Dergisi, 3. 133-152.

İşgörenlerin verimliliğini etkileyen ses yükünün etkisi, sesin yüklenme düzeyinin yanısıra yüklenme süresine de bağlıdır (Öncer 2000). Tablo. 1'de ses yükünü oluşturan yüklenme düzeyi ile yüklenme süresi arasındaki ilişki ve gürültü düzeyine bağlı olarak işitme kaybı riski rakamsal olarak yer almaktadır.

Tablo 1. Ses Yüklenme Düzeyi İle Yüklenme Süresi Arasındaki İlişki ve İşitme Kaybı Riski

 

Gürültü Süresi (Saat/Gün)

Gürültü Düzeyi (Db(A))

İşitme Kaybı Riski (%)

16

80

2

8

85

3

4

90

6

2

95

9

1

100

14

1/2

105

20

1/4

110

28

1/8

115

38


Kaynak; Öncer, Mustafa (2000) İşyeri Ortamında Çalışanların Performansını Etkileyen Fiziksel Çevre Koşulları, Verimlilik Dergisi, 3, 133-152.

Gürültüyü önlemek için alınacak en önemli tedbir gürültü kaynağının tespit edilmesi ve bu alanda çalışmaların yapılmasıdır. Bu aşama, fiziksel açıdan yapılacak çalışmaları kapsamaktadır. Bunun için, zeminin gürültüyü emecek biçimde esnek yapılması, tavanın ve duvarların uygun maddelerle kaplanarak gerekli yalıtımın sağlanması gereklidir. İkinci aşamada ise gürültüye sebep olan makine ve diğer araç-gereçlerin ergonomisinin sağlanması gerekir. Üçüncü aşamada ise işgörenler açısından alınacak tedbir söz konusudur (Eren 1993, 187). Bu bakımdan işletme içinde gürültü kontrol yöntemleri, genel olarak üç ana grupta incelenebilir (Su 2001,136);

1. Gürültünün kaynakta kontrolü
2. Gürültünün kaynakla alıcı arasında kontrolü
3. Gürültünün alıcıda kontrolü

Gürültünün yukarıdaki kontrol yöntemlerine, uygulamada genelde üç ana yaklaşım olduğu bilinmektedir. Bu yaklaşımlar aşağıdaki şekilde açıklanabilir (Su 2001, 136);

1. Gürültünün mühendislik uygulamalarıyla kontrolü
2. Gürültünün yönetsel (idari) önlemlerle kontrolü
3. Gürültünün yasal önlemler ile kontrolü

Gürültünün Mühendislik Uygulamalarıyla Kontrolü

Mühendislik uygulamalarıyla gürültü kontrolü için, yapılacak çalışmaların, istenen gürültü azalmasını sağlayıp sağlayamayacağını önceden kestirebilmek için bir ön çalışma yapılmalıdır.

Mühendislik uygulamalarıyla gürültü kontrolünde temel kural, gürültünün öncelikle kaynakta azaltılmasına çalışmaktır. Böylece gürültünün ortaya çıkması engellenmiş olacağından, gürültüden tüm çevre korunmuş olacaktır. İkinci olarak, gürültünün kaynakla alıcı arasında kontrolü düşünülmelidir. Bu yöntemlerle gürültünün istenen düzeye indirilememesi veya alınabilecek önlemlerin ekonomik olmaması durumunda gürültünün alıcıda kontrolü düşünülmelidir.

a) Gürültünün Kaynakta Kontrolü

Gürültünün kaynakta kontrolü genellikle en etkili, bununla birlikte, uygulanması en güç yöntemleri içerir. Örneğin konaklama tesislerinin yatırım aşamasında planlı bir şekilde yapılmayan bina içi yerleşimi sonradan hem maliyet hem de zaman bakımından faaliyetlerin aksamasına neden olabilmektedir. Sonraki dönemlerde çıkan sorunların temelinde ise makine ve teçhizatın zamanında bakımının yapılmaması veya çalışanların teknik bilgisinin yetersizliği nedeniyle sorunların başlangıçta tespit edilememesinden kaynaklanmaktadır.

Bir bina içi yerleşimden sonra makine ve teçhizatların kullanımı sırasında gürültüsünü azaltmaya yönelik önlemler olarak; makine ve teçhizatların bakımının düzenli olarak yapılması, makine üzerindeki gürültü kaynaklarının kapatılması, gerekli hallerde susturucu kullanılması, titreşim yalıtımının yapılması, düzgün zemine yerleştirilmesi, amaç dışında kullanılmaması (örneğin saç tezgahlarda et parçalanması gibi), oda yalıtımının sağlanması, makinelerin kapasiteleri dikkate alınarak gerekli özen gösterilmeli (örneğin çamaşır yıkama makinelerine aşırı yüklenme gibi), makine ve teçhizatların birbirleriyle temasından kaçınılmalıdır.

b) Gürültünün Kaynakla Alıcı Arasında Kontrolü

Gürültünün kaynakta yeterli ölçüde azaltılamaması veya bunun ekonomik olmayışı durumunda, gürültünün yayılma alanında kontrolü düşünülmelidir. Bu tür kontrol için; kaynağın bulunduğu ortamın akustik özelliklerinin değiştirilmesi, kaynağın oda içindeki konumun değiştirilmesi, ses bariyerlerinin kullanılması, kaynağın yarı veya tam hücre içine alınması, gürültü kaynağı ile gürültüye maruz kalan kişi arasındaki uzaklığın arttırılması gibi önlemler alınabilir.

c) Gürültünün Alıcıda Kontrolü

İlk iki yöntemin yeterli olmadığı durumlarda gürültünün alıcıda kontrolü yöntemi düşünülmelidir. Gürültünün alıcıda kontrolü, gürültüyü yok etmek ya da azaltmak yerine daha çok gürültünün etkisi altındaki kişilerin korunmasına yöneliktir. Bu amaçla; kulaklıklar veya kulak tıkaçları gibi kişisel koruyucuların kullandırılması, gürültüye maruz kalan kişilerin tecrit edilmesi, gürültü etki süresinin azaltılması, gürültülü yerlerde rotasyonla çalışılması ve iş programlarının değiştirilmesi yoluna gidilebilir.

Gürültünün Yönetsel (İdari) Önlemlerle Kontrolü

Gürültü denetim önlemleri alınmadan önce bir dizi, yönetsel ve ekonomik açıdan bir dizi değerlendirmenin yapılması yararlı olacaktır. Bu değerlendirmeleri yaparken, günün teknolojik koşulları ve her bir seçeneğin uygulanabilme olanakları göz önüne alınmalıdır. Yönetsel açıdan alınabilecek önlemler olarak; tesislerdeki gürültü kaynaklarının konumlarının yeniden düzenlenmesi, işgörenlerin çalışma alanlarının ve çalışma konumlarının yeniden düzenlenmesi, yarı zamanlı işgörenlerin çalıştırılması, gürültü yaratan makinelerinin çalışma sürelerinin yeniden düzenlenmesi, tıbbi muayenelerin yapılması gerekir.

Gürültünün Yasal Önlemler İle Kontrolü

Yasal olarak alınacak önlemlerin başında İş Kanunu ve Gürültü Kontrol Yönetmeliğine tam olarak uyulması gerekmektedir. Çalışma saatleri ve ortamı bu zeminde oturtularak düzenlenmelidir.

Gürültünün gerek insan sağlığı gerekse verimlilik üzerine önemli etkileri olduğu bilinmektedir. İnsan sağlığı açısından gürültü; işitme duyusu ve yollarında zararlara yol açmakta ve huzursuzluk, uykusuzluk, sinirlilik, konsantrasyon bozukluğu gibi etkiler yapmaktadır. Çalışma etkinliğini azaltarak düşünmeyi engellemektedir. Ayrıca, karakter değişikliklerine neden olarak eğilimi olanlarda sorunların ve bunalımların ağırlaşmasına, çabuk sinirlenme ve kızgınlığa yol açmaktadır. Aralıklı ve ani gürültü, kişide ani adrenalin deşarjı yaratarak kalp atış oranını, solunum sayısını, kan basıncını arttırmakta, dikkat azalması, uyku düzeninde bozulmalara neden olabilmektedir. Ani gürültüde kalp hızı artmakta, gözbebeklerinde dilatasyon olmaktadır (Güner 2002);

Diğer taraftan gürültünün verimlilik üzerine etkilerini aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür;

1. Gürültünün, öncelikle insan sağlığı üzerindeki etkilerinden dolayı iş ortamında genel olarak olumsuz bir durum yaratır.

2. İletişimin engellenmesi nedeniyle üretim ve hizmet sunumunda hatalar söz konusu olabilir (Demir 2002)

3. Gürültü nedeniyle işe devamsızlık veya gürültüden uzaklaşmak amacıyla işlerin aksaması görülmektedir (Demir 2002)

4. Aşırı gürültüler işgörenlerin bedensel direncini düşürerek kronik yorgunluk yaratması nedeniyle iş kazalarına neden olabilmektedir (Eren 1998, 221).

5. Belli uyarılara geç tepki verilmesine neden olurken aynı zamanda insan hatalarına bağlı gecikmelere neden olabilmektedir.

6. Aşırı malzeme kayıpları olmakta ve makine hatalarını zamanında fark edememektedirler (Su 2001, 133).

SONUÇ

Konaklama işletmelerinde işgörenlerin verimli bir şekilde çalışmasına ergonomi açısından yaklaşıldığında uygun fiziksel şartların sağlanması gerekmektedir. Çalışma alanlarında uygun fiziksel şartların; tertipli ve düzenli bir ortam, havalandırma, aydınlatma ve ısıtma gibi temel unsurların iyi düzenlenmesi ile sağlanacağı bir gerçektir.

Yöneticilerin ve çalışanların bu unsurları bilmesi ve uygulaması temel görevlerinden birisidir. Çünkü temel fiziki şartları oluşmamış ve belli bir standardı sağlanmamış ortamda yapılacak işlerle kaliteyi yakalamak mümkün değildir.

Ergonomik koşulların işgörenlerin verimliliği üzerinde etkilerinin olduğu bilinmektedir. Konaklama işletmelerinde verimliliğe etki eden olumsuz ergonomik faktörlerin tamamen ortadan kaldırılmaları veya azaltıcı önlemlerin alınması gereklidir. Bu önlemleri 4 ana grupta toplamak mümkündür;

* Öncelikle yönetici ve çalışanların verimliliği etkileyen ergonomi konusunda bilinçlendirilmesi gerekmektedir.

* İşgörenlerin verimli bir şekilde çalışabilmesi için uygun aydınlatma sisteminin kurulması gereklidir.

* Olumsuz atmosfer koşullarının ortadan kaldırılması gerekir.

* Çalışanların gürültüden etkilenmeleri önlenmelidir.

Konaklama işletmelerinde fiziksel çalışma koşullarının, işletmenin devamlılığını, karlılığını, hizmet kalitesini, müşteri memnuniyetini ve rekabetteki avantajını sağlayacak olan işgörenlerinin üzerindeki olumsuz etkilerini gidermek yönetimin en önemli görevlerinden birisi olarak görülmelidir. Çünkü verimliliğin sağlanmasında en önemli unsur olan işgörenlerin sağlığı işletmelerin geleceğini etkilemektedir.

KAYNAKÇA

1. Ball, Stephen D. ve Diğerleri (1986) Labour Productivity In Hotels: An Empirical Analysis. International Journal of Hospitality Management, 5 (3): 141-147.

2. Demir, Mahmut (2002) Konaklama İşletmelerinde İnsan Kaynakları Kapsamında İşgücü Devir Hızının Analizi ve Muğla Bölgesi Örneği (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). İzmir, DEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü.

3. Demir, Şirvan Şen (2002) Konaklama İşletmelerinde Halkla İlişkiler Kapsamında Etkin İletişim Teknikleri ve Muğla Bölgesinde Bir Uygulama (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). İzmir, DEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü.

4. Durmuş, H. Okan (2002) Ergonomi ve İletişim, http://www.stratejiyonetim.com/okan2.htm, 12.10.2002.

5. Ekin, Bilge ve İncir, Gülten (1976) Ergonomi ve Kontrol Listeleri, Verimlilik Dergisi, 5 (4): 461-472.

6. Eren, Erol (1993) Yönetim Psikolojisi. İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş.

7. Eren, Erol (1998) Örgütsel Davranış ve Yönetim Psikolojisi. İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş.

8. Fıkırkoca Meryem (2000) Savunma Sanayiinde Tasarımda Kalite Yaklaşımları. ASELSAN Dergisi, 59 (Eylül)

9. Genaidy, Ash ve diğerleri (2002) The Fundamentals Of Work System Compatibility Theory: An Integrated Approach To Optimization Of Human Performance At Work, Theoretical Issues in Ergonomics Science, 3, 4, 346 - 368.

10. Güner, Çiğdem (2002) Gürültünün Sağlık Üzerine Etkileri. http://saglik.tr.net/gurultu.shtml, 10.10.2002.

11. Gürültü Kontrol Yönetmeliği, http://www.cevre.gov.tr/birimler/ckok/Gky.htm, 10.11.2002.

12. İTÜ Ergonomi Kulübü (2002) İnsan ve Ergonomi; İklim Açısından. http://www.students.itu.edu. tr/~ergonomi/bilbank/ insan6.html, 19.06.2003.

13. Meister David (2001) Basic Premises And Principles Of Human Factors Measurement, Theoretical Issues in Ergonomics Science, 2, 1, 1 - 22.

14. Meister, David (1989) Conceptual Aspects of Human Factors, Baltimore; Johns Hopkins University Press.

15. Niemela, Raimo ve Diğerleri (2002) The Effect of Air Temperature on Labour Productivity in Call Centres-A Case Study. Energy and Buildings. 34: 759-764.

16. Oral, Saime. (2001) Otel İşletmeciliği ve Otel İşletmelerinde Verimlilik Analizleri, İzmir; Kanyılmaz Matbaası.

17. Öncer, Mustafa (2000) İşyeri Ortamında Çalışanların Performansını Etkileyen Fiziksel Çevre Koşulları, Verimlilik Dergisi, 3: 133-152.

18. Özkan, Memet (2002) Ergonomi, http://www.danismend.com/konular/fihrist/INKA-ERGONOMI.HTM, 10.10.2002.

19. Sanders, Mark S. & McCormick, Ernest J. (1993) Human Factors in Engineering and Design. New York; McGrraw-Hill.

20. Su, Bayram Ali (2001) Ergonomi. Ankara; Atılım Üniversitesi Yayınları.

21. T.C. Millî Eğitim Bakanlığı (2001) İnsan ve Kalite, Ankara; T.C. MEB Yayınları.

62784 kez görüldü, 1 kez indirildi.

<< --
 
EBSCO
PROQUEST
CABELLS DIRECTORY
INDEX COPERNICUS
SOCIOLOGICAL ABSTRACTS
ASOS Akademia Sosyal Bilimler Index
Üye Girişi
DUYURULAR/HABERLER
Dergide yayınlanan yazılardaki görüşler ve bu konudaki sorumluluk yazarlarına aittir.
Ampirik veriler, değerlendirme sürecinde hakem veya hakemler tarafından talep edilirse, yazar veya yazarlar ilgili verileri paylaşırlar.
Bu verilerin bir başka çalışmada kullanılmaması esastır.
© 2000 - 2024 İş,Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi