Yıl: 2001/ Cilt: 3 Sayı: 2 Sıra: 4 / No: 69 /     DOI:

Mezuniyet Paniği
Mehmet Cemil ÖZDEN
İnsan Kaynakları Uzmanı

Belirli grup üniversite öğrencileri arasında son sınıfta olanlarını hemen anlarım. Diğer sınıftaki öğrenciler - belki de mezuniyet zamanının onlara çok daha uzak görünüyor olmasının da etkisiyle - arkadaş sohbetlerinde oldukça neşeli vakit geçirirken, son sınıf öğrencilerinin sohbet konuları mezuniyet sonrası yapmayı düşündükleri şeyler üzerinde odaklanmaya başlamıştır çünkü… Yıllardır okuldan ve öğrencilikten bir an önce kurtulmanın hayalini kurmuşlardır. Evet, her geçen gün mezuniyete bir adım daha yaklaşılmış, hayali kurulan mutlu sona, yani mezuniyete az bir zaman kalmıştır. Öyleyse bu tedirginlik niye?…

 İşte tam da bu noktada öğrenciler, mezuniyetin yaşam akışları içinde sadece bir parça olduğunu algılamaya başlamışlardır. Aslında öğrenciler, üniversiteye giriş sınavları ile yaşamda yarışmaya başlamışlardır. Bazıları bu yarışa daha ilköğretim sonunda Anadolu Liseleri sınavları ile adım atmışlardır. Üniversitenin ilk yıllarında yeni bir ortama alışmaya çalışan öğrenciler, o güne kadar onlara nihai hedef olarak gösterilen bir üniversiteye yerleşmenin de vermiş olduğu rahatlıkla yarışın sona erdiği izlenimine kapılırlar. Yarışın henüz yeni başladığının ayrımına varmaları ise genellikle son sınıfa gelmeleri ile mümkün olur. Bu algılamayla birlikte mezuniyet de buruk bir sevince dönüşür. Çünkü gelecek kaygısı iyiden iyiye ağırlığını hissettirmeye başlamıştır. Bir yandan yıllardır alıştıkları okuldan ve arkadaşlarından ayrılmanın hüznü, bir yandan gelecekte ne gibi bir yaşamın kendilerini beklediği konusunda net bir bilgi sahibi olamayışları onları yıllardır özlemini çektiği üniversite diplomasına sahip olma coşkusunu gönüllerince yaşamaktan alıkoyar. Bu öyle bir ruh halidir ki sevinç ve hüzün, başarmanın coşkusu ve geleceğin kaygısı birarada yaşanır.

Yazımın başlığı çoğunuza belki garip gelmiştir ama yukarıda ana hatları ile belirtilen durumu "mezuniyet paniği" olarak nitelendirmem pek yanlış da sayılmaz herhalde. Yazımın ilerleyen bölümlerinde daha iyi anlaşılacak ama şimdiden belirteyim : "Paniğe gerek yok!…

"Yaşam bir yarıştır. Önce birbirimizle yarışmaya başlarız. Daha sonraları anlarız ki aslında yarıştığımız kendimizden başkası değildir. Nitekim bir hint atasözünde de belirtildiği gibi "Başkasından üstün olmamız önemli birşey değildir, asıl önemli olan şey, dünkü halimizden üstün olmamızdır." Yaşamınızın ilk yıllarından itibaren başkaları ile yarışmaya başlayıp, çalışma yaşamının ilk yıllarında da yine başkaları ile yarışmaya başlayacağınız bir dönemde aslında yarıştığınızın kendiniz olduğunu kabullenmek biraz zor olabilir. Yaşam ve onun önemli bir parçası olan çalışma ilişkilerinde mutlaka yarış içerisinde olduğunuz birileri olur. Kendinizle yarışmak, başkaları ile yaptığınız yarıştan kopmak demek değildir. Kendinizle yarışmak bu yarışta başkalarının yaptıklarına ve gelişmelerine değil, kendi yaptıklarınıza ve gelişmenize odaklanmak demektir. Bunu öğrencilikteki yarışa uygulayalım : En yüksek notu almak o sınavın sorularına diğer öğrencilerden daha iyi cevap verdiğiniz anlamına gelir. Başkaları ile olan bu yarışta kazanmak yeterlimidir ? Kuşkusuz hayır… Önemli olan o dersin konularını öğrenirken kişinin kendi kendisi ile yarışması, yani öğrenebileceğinin en fazlasını öğrenebilmesidir. Öğrenci bir kez odak noktasını kendisine çevirdi mi, başkaları ile olan yarıştaki başarı da onu izler zaten.

Mezuniyet aşamasındaki öğrencilerin en önemli kaygısı, iş bulmadır. Bu konu geçmişte de önemliydi ama, günümüzdeki ekonomik kriz ortamında binlerce kişininin işten çıkartıldığı bir dönemde yeni mezun bir öğrencinin istediği nitelikte bir iş bulması daha da zor hale geldi. Amacım sizi karamsarlığa sürüklemek değil, tam tersine realiteyi olduğu gibi algılayarak daha sağlıklı ve gerçekçi kararlar verebilmeniz için düşünce ufkunuzun genişlemesine yardımcı olmak.

Yeni mezun bir öğrencinin en önemli hedefi bir işe girerek bir an önce ekonomik bağımsızlığını elde etmektir. Yıllardır ailesinin, yada başkalarının ekonomik desteğini alarak yaşamını sürdüren bir kişi için bundan haklı bir istek de olamaz zaten. Bu nedenle yeni mezun, çalışma yaşamı ile ilgili yaptığı stajların ötesinde çok fazla bir bilgisi de olmadığı için hemen her ilana başvurur. Bu girişimlerinden bir sonuç alamayınca da karamsarlığa kapılır. Oysa başvurulan işlerin çoğu için öğrencinin nitelikleri yetersizdir. Çalışma yaşamının dinamiklerini agılamış olsa idi zaten başvurduğu bir çok iş için böyle bir girişimde bulunmazdı bile. Ama bu konudaki yetersiz bilgisi ve bir an önce iş bulma isteğinin vermiş olduğu acelecilik sonucu başvurduğu işlerden olumsuz sonuçlar alması ne yazık ki kendisine olan güveninde de önemli yaralar açılmasına neden oluyor. İşte bu noktada yakında mezun olacak öğrencilere bazı somut önerilerde bulunmak istiyorum.

Günümüzde sadece yeni mezunların değil, iş yaşamında yıllardır çalışmakta olan bir çok kişinin de pek farkında olmadığı iş arama aşamaları ile başlamakta yarar var. İş arama dendiğinde ilk akla gelen, iş ilanlarını araştırmak ve ilgilenilen iş ilanlarına özgeçmiş göndermek… Kuşkusuz bunlar önemli ama iş arama faaliyetlerini bu kadar basite indirgemek de doğru değil. Daha bunun öncesinde bireyin yapmak zorunda olduğu bir çok faaliyet var. Bu yüzden iş arama ile ilgili faaliyetleri iki ana gruba ayırdım: iş aramaya hazırlık ve aktif iş arama. Bu iki ana gruptaki faaliyetleri başlıklar halinde verecek olursak :

İş Aramaya Hazırlık :

- Bireysel vizyonun belirlenmesi

- Kariyer hedeflerinin belirlenmesi

- Bireysel yetkinliklerin belirlenmesi

- Hazırlık düzeyinin belirlenmesi

- İşe ilişkin önceliklerin belirlenmesi

Aktif İş Arama :

- İş olanaklarının araştırılması

- Özgeçmiş hazırlanması

- İş başvurusunun yapılması ve takibi

- İş görüşmelerinin yapılması

- İş önerisinin kabul edilmesi

Aşamalarından görüldüğü üzere iş aramanın sistemli ve bilinçli bir şekilde yapılması gerekmektedir. Her bir aşama kendi içerisinde önemlidir ama başka kaynaklarda yer almadığı ve kanımca aktif iş arama faaliyetlerine yön gösterdiği için bu yazımda özellikle iş aramaya hazırlık aşamalarının anahatları üzerinde durmak istiyorum. Tüm bu iş arama aşamalarının hepsini bir yazı içinde ele almak, bu yazınının çerçevesini aşar. (Nitekim kitabımda iş arama aşamalarının 42 , ayrı birer bölüm halinde incelediğim özgeçmiş hazırlamanın 24 ve iş görüşmelerinin 22 olmak üzere toplam 88 sayfada incelendiği gözönünde bulundurulursa böyle bir yaklaşımın nedeni de anlaşılır.)

İş aramaya hazırlık olarak belirttiğim aşamalar aslında bireyin aktif iş arama çabasına girmeden önce üzerinde düşünmesi ve bazı kararlar alması gereken konuları kapsamaktadır. İş aramanın bilinçli bir şekilde yapılması da bu konuda verilen kararlar sayesinde mümkün olabilmektedir. Şimdi bu aşamaları anahatları ile inceleyelim :

Bireysel vizyon, yaşamımızın sonraki dönemlerinde hangi noktalarda olmayı istediğimizi, bunun için ulaşılması gereken hedefleri ve bu hedeflere ulaşmak için kulllanacağımız yöntemler ile ilke ve değerlerimizden oluşan bir bütündür. Bu nedenle bireysel vizyonumuz yaşamımız boyunca bize yön gösteren bir rehber, bir anlamda hayatımızın pusulası niteliğindedir. Bireysel vizyonumuzu netleştirmeden yapacağımız faaliyetler, "karanlığa kurşun sıkmak" gibidir.

Bireysel vizyonumuzu netleştirmek için şu iki sorunun yanıtını bulmak durumundayız : "Ben kimim (neyim) ?" ve "Ben ne olmak istiyorum ?". İlk soru kendimizi tanımamızla, ilke ve değerlerimizi belirlememizle ilgili bir süreçtir. İkincisi ise "Ne için yaşıyorum ?" ya da "Yaşamımın anlamı ne" sorularının özel bir halidir. Bu noktada sizden beklenen bu soruların yanıtını soyut insan için deği, "kendiniz" için bulmanızdır. Görüldüğü üzere bu sorulara bir yanıt bulmadan girişilen faaliyetlerde "neyin doğru, neyin yanlış" olduğunu anlamak mümkün değildir. Dolayısı ile iş arama aşamalarının bundan sonraki kısımlarında yapacaklarınıza, hep bu vizyonunuz size yol gösterecektir.

Kariyer hedefleri ise, belirlemiş olduğunuz vizyonunuza uygun olarak ortaya koyacağınız çalışma yaşamına ilişkin somut hedeflerden başka birşey değildir. Kariyer hedeflerinizi belirlemek için ise, ne tür alanlarda uzmanlaşmak istediğinizi, ne tür çalışma ortamlarında bulunmayı ve buralarda ne tür bir pozisyona gelmeyi hedeflediğinizi ortaya koymalısınız. Kuşkusuz çalışma yaşamının başlarında net kariyer hedefleri koymak güçtür. Üstelik sağlıklı kariyer hedefleri koyabilmek, iş yaşamı hakkında elde edilecek bilgiler ile geliştirmiş olduğunuz yetkinliklerin düzeyine de bağlıdır. Bu yüzden kariyer hedeflerinin net olarak belirlenmesinin, çalışma yaşamının başlarında bir süreç içerisinde gerçekleşebileceğini belirtelim. Bununla birlikte anahatları ile de olsa kendinize bazı hedefler koymanızda yarar var, çünkü çabalarınızı bir nokta üzerinde yoğunlaştırırsanız bir gelişme sağlayabilirsiniz. Bunun için mümkün olduğunca çalışma yaşamı ile ilgili gerçekçi bilgiler edinerek, aldığınız eğitimle ilgili olarak hangi alanlarda uzmanlaşabileceğinizi, bu alanlardaki çalışma olanaklarını, çeşitli çalışma ortamlarının özelliklerini ve buralardaki gelişme olanaklarını araştırmanızda yarar var.

Bireysel yetkinliklerin belirlenmesi ise çalışma yaşamında ön plana çıkan niteliklerinizin ortaya konmasından başka bir şey değildir. Bireyin kendini tanıması sürecinde bir çok özelliği de ortaya çıkar. Bunun için bireyin iş dünyasında ne gibi yetkinliklerin ön plana çıktığını ve kendisinde bunlardan hangi düzeyde bulunduğunu araştırması gerekir. Böylece birey güçlü ve zayıf yönlerini görebilecek, aktif iş arama aşamalarında güçlü yanlarını ön plana çıkarabilecek işler ile ilgilenirken, zayıf yönlerini de geliştirmeye çalışacaktır. Her durumda bireyin ne gibi yetkinliklere sahip olduğunun farkına varması büyük önem taşımaktadır.

Hazırlık düzeyinin belirlenmesi ise yeni mezun gençler açısından önemli olan bazı konularda karar verilmesini içermektedir. Öncelikle erkekler için zorunlu olan askerlik konusunda bir karar verilmesi gerekmektedir. Bu konudaki önerimiz askerlik yükümlülüğünün bir an önce yerine getirilmesi tarzında olacaktır. Yine yüksek lisans eğitimine devam etme de bu dönemde karar verilmesi gereken bir konudur. Bu konuda somut bir öneride bulunmak doğru olmaz, çünkü bu sizin bireysel vizyonunuz ve kariyer hedefleriniz ile ilgilidir. Bu konuda sadece yüksek lisans eğitiminin artılarını ve eksilerini iyi bir şekilde gözden geçirmeniz gerektiğini belirtelim. Bir de erkeklerin sırf askerliklerini erteletmek amacıyla yüksek lisans yapmalarının zaman kaybı olduğunu belirtmekte yarar var. Bu konuda son olarak, gündeme gelebilecek evlilik kararının özellikle her iki tarafın da çalışmak istemesi durumunda bireysel olarak belirlenen kariyer hedeflerinin gözden geçirilmesine neden olabileceğini hatırlatalım.

İş aramaya hazırlık aşamalarının sonuncusu, işe ilişkin önceliklerin belirlenmesidir. Bir taraftan günümüzde yeni mezuların istediği gibi iş bulmalarının çok zor olduğunu belirtirken, bir taraftan da işe ilişkin öncelikleri belirlemenizi önermem çoğunuza tuhaf gelmiştir. "İşin aslanın ağzında olduğu bir dönemde ne önceliği ?" diye sorabilirsiniz. Bunda son derece haklısınız. Ancak çalışma yaşamınızın bir kaç yıldan ibaret olmadığı ve bu konuda uzun vadeli düşünmeniz gerektiği de bir başka gerçek. İşe ilişkin önceliklerin belirlenmesi aslında bireysel vizyonunuz ve kariyer hedeflerinize uygun olarak bir işten ne beklediğinizi ve işin özelliklerinin sizce önemli olan yanlarını somut olarak koymaktan başka bir şey değildir. Bunlar çeşitli iş olanaklarını birbiriyle karşılaştırırken size somut bir fikir verebilecek olan kriterlerdir. Bu kriterleri belirlemiş olmak, "illa bu kriterleri karşılayan bir işte çalışacağım" anlamına gelmez. Zaten çalışma yaşamının ilk yıllarında bu konuda pek fazla bir seçim yapma şansınız da olmaz. Ama en azından kriterlerinize en yakın iş olanaklarına başvurmanız yönünde size bir yol gösterebilir. Yine zorunluluk nedeniyle kriterlerinize hiç uymayan bir işe girmiş olsanız bile bu tür kriterlerinizi belirlemek, içinde bulunduğunuz durumu net bir şekilde değerlendirmenizi sağlar.

Tüm bu belirttiklerimizi, Üzeyir Garih'in "İş Hayatımdan Kesitler ve Gençlere Tavsiyeler" kitabındaki bir deneyimi ile pekiştirmek istiyorum. Sayın Garih çalışma yıllarının başında çeşitli kariyer olanaklarını ve sonuçlarını masaya yatırmış , akademik kariyer yerine kendi vizyonuna uygun olan tesisat mühendisliğini seçmiş. Bu yolu seçerken de kısa dönemdeki maddi getirisini ihmal etmiş. Onun o günkü kararının bu gün hangi noktalara ulaştığını biliyoruz. Sanırım bu konudaki önerileri, yeni mezun olacak geçlere de önemli bir ışık tutmaktadır : "Yeni hayata atılırken ve iş seçerken, işin ücretinden çok, eğiticiliği ve öğreticiliği tercih sebebi olarak alınırsa, edinilecek bilgi birikimi sonucu gelişecek elemanların başta düşük gibi görünebilecek ücretleri, makul bir süre sonra o müessesede veya başka bir yerde mutlaka hakiki ve nispeten yüksek bir değere erişecektir.

" Buraya kadar anlattıklarımızı yaparsanız henüz iş arama ile ilgili somut bir faaliyet göstermemiş, ama bundan sonraki faaliyetlerinizde size yön gösterecek çok önemli kararlar almış olursunuz. Tüm bu kararlar aktif iş arama sürecinde size bilinçli faaliyetlerde bulunma zemini hazırlar. Diğer bir deyişle artık kim olduğunuzu, ne gibi özelliklere sahip olduğunuzu ve ne istediğinizi biliyorsunuz. Bunun bilincinde olmanın aktif iş arama aşamalarında size önemli avantajlar sağlayacağını belirtmek isterim.

Aktif iş arama aşamaları ile de ilgili somut birkaç öneride bulunmakta yarar var. Öncelikle iş olanaklarını araştırabileceğiniz tüm kaynakları öğrenmeli ve bu arada internetin sunduğu olanaklardan yararlanmalısınız. Kamu ve özel sektör kuruluşlarının ne gibi kaynaklardan yararlanarak ve nasıl personel sağladığını öğrenmekte yarar var. Diğer bir deyişle bu kuruluşların işe alma sistemlerini öğrenmek ve kendinizi ona göre hazırlamak size bir çok avantaj sağlar. Ayrıca etkili bir özgeçmiş yazmanız ve iş görüşmelerinde kendinizi daha iyi ifade edebilmeniz için bu konuda yazılan kitapları okumanızı öneririm. Günümüzde yeni mezunlar için iş bulmanın oldukça zorlaştığını belirtmiştim. Evet, ekonomik krizin en önemli etkilerinden biri de iş olanaklarının azalması oldu. Ama krizi bir fırsata çevirmek yine sizin elinizde. Bu dönemde eğer iş bulamazsanız üzülmenin, karamsarlığa kapılmanın, "niye iş bulamıyorum ?" diye dövünmenin size hiç bir yararı olmaz. Bu dönemi geçici bir dönem olarak kabul edip, kendinizi iş yaşamına daha iyi hazırlayabilmek için bir fırsat olarak görmek sanırım en akılcı yaklaşım olacaktır. Örneğin böyle bir dönem, erkeklerin askerlik yükümlülüklerini yerine getirmesi için iyi bir fırsat. Ya da kariyer hedefleriniz doğrultusunda uzmanlaşmayı düşündüğünüz alanlarda yüksek lisans yapmak için de iyi bir zamanlama… Eğer yabancı diliniz yetersiz ise dilinizi geliştirmeniz, çalışma yaşamında size avantaj sağlayacak bilgisayar programlarını öğrenmeniz de yapılabilecekler arasında… Hatta ücretsiz de olsa ileride çalışmayı düşündüğünüz alanlarda gönüllü staj ile işi yaparak öğrenmek de mümkün…Aslında bu örnekler daha da çoğaltılabilir, önemli olan iş aradığınız, çalışmadığınız dönem içerisinde karamsarlığa kapılmadan kendinizi geliştirmek için çaba harcamanızdır. Bu dönem, yukarıda belirttiğimiz "iş aramaya hazırlık" faaliyetleri için de önemli bir fırsattır. Ana hatları ile belirttiğimiz faaliyetlerin ciddi bir zaman alabileceği gözönünde bulundurulacak olursa bu fırsatın değeri daha iyi anlaşılır. Çünkü çalışma yaşamının yoğun temposu içerisinde bu konuları ele almanız oldukça zordur. Çalışma yaşamına iyi bir başlangıç yapmak, bu konuda hazırlıklı olmakla mümkündür. Bu dönemde yapılmayacak tek şey ise karamsarlığa kapılarak eylemsiz kalmaktır.

Çalışma yaşamını hayat felsefesi ve kişilik özellikleri ile uyumlaştırmaya çalışan, toplam kalitenin bireysel kaliteden başladığını özümseyen ve kariyerini yönlendirmek isteyen bireylerden biri olmanız; sağlık , başarı ve mutluluk dengesini kurabilmeniz dileğiyle…

62243 kez görüldü, 0 kez indirildi.

<< --
 
EBSCO
PROQUEST
CABELLS DIRECTORY
INDEX COPERNICUS
SOCIOLOGICAL ABSTRACTS
ASOS Akademia Sosyal Bilimler Index
Üye Girişi
DUYURULAR/HABERLER
Dergide yayınlanan yazılardaki görüşler ve bu konudaki sorumluluk yazarlarına aittir.
Ampirik veriler, değerlendirme sürecinde hakem veya hakemler tarafından talep edilirse, yazar veya yazarlar ilgili verileri paylaşırlar.
Bu verilerin bir başka çalışmada kullanılmaması esastır.
© 2000 - 2024 İş,Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi